ANASAYFA       SONDAKİKA       GÜNDEM       MAGAZİN       SİYASET      

21 Kas 2016

CHP'den cinsel istismar düzenlemesiyle ilgili yeni açıklama!

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: AKP, cinsel istismar önergesini geri çekmezse, düzenlemeyi şekil yönünden acil olarak Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacağız
                            
Kamuoyunda büyük tepki çeken cinsel istismar düzenlemesiyle ilgil CHP, yeni bir karar aldı. Düzenlemeyi hazırlayan AK Parti'nin teklifi geri çekmemesi halinde CHP düzenlemeyi şekil yönünde acil olarak Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı.

Gece yarısı AK Parti tarafından Meclis Genel Kurulu'na getirilen teklif, CHP, MHP ve HDP'li vekillerin sert tepkisini çekmişti. Ünlü ünsüz bir çok ismin de sosyal medyada düzenlemeye isyan etmesinin ardından Başbakan Binali Yıldırım parti yetkililerine talimat vererek düzenlemenin muhalefet partileriyle görüşülmesini istemişti.

29 Eki 2016

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan silahlı saldırıda yaralandı!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Aydın'da silahlı saldırıya uğradı.

Olay, saat 19:00-19:15 sularında CHP Aydın İl Başkanlığı karşısında meydana geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Cumhuriyet Bayramı ile ilgili bir sergiye katıldıktan sonra partililerle birlikte yemek için bir restorana geçti.

Yemek sırasında henüz kimliği belirlenemeyen bir kişi, silahını çekip tabancayla Tezcan’a ateş etti. Ayağından yaralanan Tezcan, Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim ve Araştrıma Hastanesi’ne kaldırılanak tedaviye alındı. Polis, kaçan saldırganı yakalamak için çalışma başlattı.

SALDIRGANIN KİMLİĞİ BELLİ OLDU

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'a silahlı saldırıyı gerçekleştiren kişinin Alparslan Sargın olduğu belirtildi. Yaralama suçundan sabıkası olduğu belirtilen Sargın'ın olayın ardından yanındaki arkadaşı Fatih Y. ile birlikte kaçtığı ifade edildi.

’SAYGILI OLACAKSINIZ’ DİYE BAĞIRIYORDU

CHP Aydın İl Başkanı Bayram İnci, CNN Türk televizyonuna bağlanarak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’a yönelik saldırıya ilişkin bilgiler verdi. İnci, saldırganın ‘saygılı olacaksınız’ diye bağırdığını ve Tezcan’a tek ateş ettiğini belirtti, "O esnada yanındaydım, ben ambulansa bindirdim" dedi. İnci, ayrıca Bülent Tezcan’ın sağlık durumunun iyi olduğunu ifade etti.
                                       

BÖKE'DEN, TEZCAN'A YÖNELİK SALDIRIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın Aydın'da silahlı saldırıya uğramasını değerlendirerek, "Türkiye'de bu tür silahlı saldırıların artması ihtimalinin çok yükseldiğini daha önce de ifade etmiştik" dedi.

Çorum Valiliği tarafından düzenlenen Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonunun çıkışında gazetecilerin olayla ilgili sorusunu yanıtlayan Böke, haberi yeni aldıklarını ifade ederek, "Biz de ancak içeriye girerken haberini aldık. Dolayısıyla henüz detaylı bilgimiz yok. Ancak Türkiye'de bu tür silahlı saldırıların artması ihtimalinin çok yükseldiğini daha önce de ifade etmiştik" diye konuştu.

Böke, "Türkiye’nin gerginleştirilmeyen bir siyasete, kutuplaştırılmayan bir siyasete ihtiyacı var. Silahlanarak ve bireysel infazlarla bir yarın inşa edilemez. Türkiye’de çok acilen olağanüstü halin bitirilip artık olağan günlerin inşa edilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

17 Şub 2016

AK Parti'den Polat'lı, Hülya Avşar'lı hazırlık!


“Sanat Komisyonu” kurmak için harekete geçen AK Parti, kronik problemlere sanatçılarla çözüm aramaya çalışacak...

AK Parti, “Sanat Komisyonu” oluşturmak için düğmeye bastı. Heykeltıraşlardan karikatüristlere, müzisyenlerden tiyatroculara kadar farklı sanat türlerinde sorunlara odaklanacak olan komisyonda toplumun sevdiği sanatçıların, terörle mücadeleden, kadın ve töre cinayetlerine kadar meselelerin çözümünde rol üstlenmesi öngörülüyor.

BAZI MESELELERDE DESTEKLERİNİ ALACAKLAR

Bu kapsamda, parti yöneticilerinin de bulunacağı komisyonun, Orhan Gencebay’dan Hülya Koçyiğit’e kadar “Akil İnsanlar Heyeti”nde de görev alan isimlerin yanı sıra; halkın yakından izlediği “Polat Alemdar”ı canlandıran Necati Şaşmaz’dan, açıklamalarıyla gündem olan Avşar kızı Hülya Avşar’a kadar sanatçılarla değerlendirmelerde bulunarak bazı meselelerde desteklerini alması bekleniyor.

TERÖREL MÜCADELE, KADIN CİNAYETLERİ...

Türkiye Gazetesi'nde yer alan habere göre AK Parti’de “Sanat Komisyonu” oluşturulması çalışmasını, Genel Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Selçuk Özdağ ile Çiğdem Karaaslan koordine ediyor. Oluşturulacak komisyon, hem mesleki sorunları ele alacak hem de başta terörle mücadele, töre cinayetleri, kadın cinayetleri olmak üzere, toplumu etkileyen olaylarda sanatçıların etkileyici gücünden yararlanacak.

24 Oca 2016

Aradan geçen 23 yıl onu unutturmadı!


İzmir Milletvekili Atila Sertel, Uğur Mumcu'nun öğretilerinin ölümsüzlüğüne dikkat çekerek, "Onu elbette anmalıyız. Ama asıl önemli olan onu anlamaya çalışmak ve onun öğretilerini gelecek nesillere aktarmak" dedi.

CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Adalet ve Demokrasi Haftası çerçevesinde Uğur Mumcu ile ilgili Kemalpaşa, Burhaniye, Narlıdere, Güzelbahçe, Urla ve Bergama olmak üzere altı ayrı yerde panel ve konferansa katıldı. Yaptığı konuşmalarda Uğur Mumcu’nun ileri görüşlülüğüne ve Türkiye’nin bugün geldiği noktaya dikkat çeken Atila Sertel, "Çeyrek asır önce yazdığı kitaplarda, kaleme aldığı makalelerde bugün gelinen noktaları işaret etmiş. Diyorki; ’Siyaset ticarete, ticaret siyasete her ikisi de dine alet edildi mi bu ülkenin sonu gelmez.’ Eskiden Murat 124’ler vardı. Arkalarında ’Huzur İslam’da’ yazardı. Şimdi aynı kesimler 4X4 ciplere biniyor ve arkasında ’Huzur İslam’da’ yazmıyor. İnanılmaz zenginleştiler ve bu zenginleşmeye ne yazıkki İslam’ı alet ettiler. İşte Türkiye’nin bugünkü hali tam da budur" dedi.

Uğur Mumcu’nun 23 yıl önce unutturulmak için katledildiğini ifade eden Sertel, şunları söyledi:


"Aradan geçen 23 yıl onu unutturmadı ve unutturmayacak. Ölümünden sonra insanlarımız Uğur ismini daha fazla çocuklarına verir oldular. Ardından türküler yakıldı, kitaplar yazıldı. Her 24 Ocak günü daha çoğalan kitlelerle anılır oldu. Çok yaşamak mı, anlamlı yaşamak mı ikileminin en doğru yanıtını Uğur Mumcu veriyor. Elbette ki, çok uzun ve anlamlı yaşamasını ve daha çok üretmesini hepimiz çok isterdik ama bugün dahi ortaya çıkarılamayan karanlık güçler onu katlederek fikirlerini de öldüreceklerini düşündüler ama yanıldılar."

Uğur Mumcu’yu anmanın yanında O’nu "anlamak" gerektiğini vurgulayan Atila Sertel, "Ocak ayı gazeteciler için yürek burkan bir aydır. 9 Ocak’ta Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe’yi işkence ile öldürdüler. 11 Ocak’ta Onat Kutlar, bombalı saldırı sonucu katledildi. 19 Ocak’ta Agos Gazetesi sahibi Hrant Dink, 31 Ocak’ta Prof. Dr. Muammer Aksoy vurularak öldürüldü. Ve 24 Ocak 1993’te evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu Türkiye’nin aydınlık yüzü Uğur Mumcu öldürüldü. Üzerinden 23 yıl geçti ancak Uğur Mumcu cinayeti hala aydınlatılamadı. Uğur Mumcu; Türkiye sevdalısı, doğruları yazan, örnek araştırmacı yazar kişiliğe sahipti. Bu ülke içinde herkesin kardeşçe yaşamasını savunuyordu. Onun kanı akmaya devam ediyor. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmazsa Türkiye demokrasisi bir adım ileri gidemez. Ancak bu iktidar ne Uğur Mumcu cinayetini ne de diğer faili meçhul cinayetleri aydınlatamaz" diye konuştu.

ÇGD UĞUR MUMCU ÖDÜLLERİ VERİLDİ
 
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen Uğur Mumcu Ödülleri düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende, yılın siyasetçisi dalında, CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, basın dalında Deniz Zeyrek, Sedat Bozok, Şaban Seviç, Tuluhan Tekelioğlu, Muharrem Sarıkaya, Pınar Türenç, bilim dalında Prof. Dr. Aziz Sancar, Prof. Dr. Hikmet Hassa, Prof. Dr. Bülent Görenek, hukuk dalında Ömer Kavili, sanat dalında Hakkı Kuş, Bilge Cezayirli, Ercüment Yılmaz, Gamze Kılıkçı, Şefika Kutluer, Ferdi Cansız, demokrasi dalında Can Dündar ve Erdem Gül, çevre ve kent dalında Rabia Özcan, sosyal proje dalında Tepebaşı Belediyesi Çocuk Senfoni Orkestrası ve Odunpazarı Belediyesi Halk Market ödüle layık görüldü. Ayrıca mücadele dalında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, spor dalında Dünya Kick Boks şampiyonu Yusuf Açık, Okul Sporları Dünya Atletizm Şampiyonası 1500 metre Dünya 1’incisi Ramazan Barbaros, Okul Sporları Dünya Atletizm Şampiyonası 1500 metre Dünya 2’ncisi Pınar Demirtaş, emek dalında Yılmaz Ayrancı’ya ödül verilirken yılın sanatçısı Vedat Sakman oldu.

Yaşam boyu başarı ödülünün sahibi ise İnci Çayırlı oldu.

Törene Eskişehir Vali Vekili Ömer Faruk Günay, CHP Eskişehir Milletvekilleri Gaye Usluer, Cemal Okan Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, ilçe ve belde belediye başkanları, siyasetçi, sivil toplum kuruluşu başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Ödül töreninin ardından sanatçı Selda Bağcan konser verdi.





DHA

1 Kas 2015

Parti merkezlerinde son durum!


AKP Genel Merkezi'nde her seçimde görülen düzen görülüyor. CHP, genel merkezler içinde en heyecanlı görüneni. MHP ise, seçimlerde oy verme işleminin sona ermesine sadece dakikalar kala, en sessiz olanı. HDP Genel Merkezi'nde ise "tedbir" hakim.

TBMM'de temsil edilen dört partinin Ankara'daki genel merkez binaları, 1 Kasım seçim sonuçları için hazır.

AKP'DE "BALKON" HAZIR

Oy verme işleminin sona ermesine sadece dakikalar kala, AKP Genel Merkezi'nde tüm sistem kurulmuş durumda. Seçim sonuçlarının gelmesine yakın, genel merkezdebomba araması dahil, tüm güvenlik önlemleri alındı. AKP Genel Merkezi'nde daha önceki seçimlerde üst katta olan seçim koordinasyon merkezi, bu kez zemin kata taşındı.

AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, seçim sonuçları ne olursa olsun, "Balkon konuşması" yapacağını söylemişti. Balkon, daha sonuçlar belirlenmeden, bu konuşma için hazırlandı; Çiçeklerle süslendi, ses sistemi kuruldu. AKP Genel Merkezi'nde gazeteciler için de yine diğer seçimlerde olduğu gibi sonuçları izleyebilmeleri için özel bir bölüm, canlı yayınlar için de özel bir platform hazırlanmış durumda.

CHP, BAYRAKLARLA SÜSLENDİ

CHP Genel Merkezi, tüm genel merkezler içinde en "heyecanlı" görünen merkez. CHP'nin bahçesi, parti bayrakları ile süslenmiş durumda. Ayrıca, seçim sonrası konuşması için bir platform ve ses düzeni ile, dev ekran da kuruldu.

MHP SESSİZ

MHP Genel Merkezi, daha önceki seçimlerde de olduğu gibi, 1 Kasım'da da en sakin genel merkez. MHP'de henüz parti yetkililerinin çoğu genel merkeze gelmedi. Ancak seçim sonuçlarının değerlendirilmesi için koordinasyon merkezi göreve hazır.

HDP GENEL MERKEZİ'NDE "TEDBİR" HAKİM

HDP Genel Merkezi'nde ise, oy verme işleminin bitmesine dakikalar kala "tedbir" hakim. Daha önce birkaç kez saldırıya uğrayan, son olarak da 7 Haziran seçimleri sonrasında kundaklanan HDP Genel Merkezi'nin önündeki iki şeritli yol, trafiğe kapatıldı.

Polis güvenliğinin dışında, HDP'liler de parti binasına gelen herkesi teker teker arayıp, genel merkeze öyle alıyorlar. HDP, elektrik kesintisine de hazır; PTT'den olası elektrik kesintilerine karşı seyyar bir jeneratör de parti binasına getirilmiş durumda.



(Hürriyet/Zeynep GÜRCANLI- Aysel ALP)

22 Eki 2015

AK Parti'den Kılıçdaroğlu'na tepki: O belgeleri açıklasın!


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik gündeme dair açıklamalarda bulundu. Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenerek "Ben belgeler gördüm büyük tavizler verilmiş dendikten sonra… Bu belgeleri size kim getirdi? Kim gösterdi. Bunların da açıklanması lazım. Neymiş bu belgeler, içinde ne yazıyormuş, altında kimin imzası varmış? Açıklasınlar görelim. Bunu açıklamamak da iddia edenin sorumsuzluğu olarak tarihe geçer." dedi.

İşte Ömer Çelik'in konuşmasından satır başları:
"Türkiye Esad’lı geçişe hazır gibisinden bir takım yorumlar çıktı. Türkiye’nin temel parametreleri açısından Suriye politikasında bir değişiklik yok. Değişim de yok zaten. Deniyor ki Türkiye Esad’lı bir geçiş dönemine razı oldu gibisinden bir takım haberler çıkıyor. En azından AK Parti hükümetleri tarafından ifade edilen şey şudur. Esad’ın kalıcı olduğu hiçbir formül makbül bir formül değildir. Eğer kast edilen şey, muhalefet ve rejimin tam mutabakatıyla ortaya çıkacak bir geçiş hükümeti söz konusu olursa rejim tarafından bu işe katılacak olanların herhangi bir katliamın içinde olmamış kişiler olması gerekiyor.

Meşru muhalefetle rejim hükümetinin kurulmasının tam mutabakatla ortaya çıkarsa, esad’ın üç ay altı ay içerisinde gitmesine dönük olarak Türkiye’nin kabul edebileceği bir formül düşünülmekteydi. Ama Esad’lı geçiş dediğinizde, Suriye’nin istikrarını barışını sağlayabileceğini düşünmek hayal olur. Halkının büyük çoğunluğunu katletmiş, ordu ve istihbarat faaliyeti içerisinde suriye’nin geleceğinde barışın kurulması söz konusu olamaz. Bu kalıcı da olamaz. Halkının büyük bir kesiminin ailelerine kast etmiş bir kişinin, bir gelecek inşa etmesi söz konusu değil. Dolayısıyla Türkiye’nin aradığı formül suriye halkının gerçek iradesini yansıtacak bir geçiş hükümetinin ortaya çıkması ve Esad’ın belli bir süre içerisinde Suriye’den ve yönetimden ayrılması şeklindedir. Bunu bir kalıcılık gibi göstermek, böylesi bir dış politika değişikliğinden bahsetmek söz konusu değil. Şimdi bakınız oraya dünyanın bütün büyük güçleri yerleştiler operasyon yapıyorlar.

Oradaki halkın değişik kesimlerinin bu operasyonların hedefi haline geldiğini, muhalefetin de zarar gördüğünü görüyoruz. Baştan beri Türkiye’nin altını çizdiği de budur. Hangi partiye oy verirlerse versinler Türkiye’nin demokasi gücünü göstermemiz gerekir. Etrafımızdaki ülkelerde insanlar sandığa gitmek için bu kadar büyük bedeller öderken, Türkiye’nin en büyük kazanımının demokrasimiz olduğunu altını her zaman çizmek gerektiğini ve bu seçimleri son derece sağlıklı biçimde gerçekleştirebilmemizin büyük bir başarı olduğunun altını çizmek için, ayrıca demokrasimizi daha güçlendirmek için katılımın yüksek olmasında büyük bir fayda var. gerek yurtdışında gerekse yurt içinde en yüksek düzeyde katılımın gerçekleşmesi için bir kere daha çağrı yapıyoruz.

SORU – CEVAP

-Suriye konusunda AK Parti’nin duruşu tavrı noktasında değerlendirmelerde bulundunuz. Önemli bir gelişme yaşandı. Esad ve Putin’in bir görüşmesi oldu. bu görüşmenin sonuçları neler olabilir? -Bir de Bülent Arınç’ın bazı açıklamaları oldu. “Sizden 400 vekil istemeyeceğim, oy dilenciliği yapmayacağım” dedi. Bu ayrışmanın işareti mi?

Nasıl yorumluyorsunuz?

Birincisi bu Rusya ziyaretinde ortaya çıkan tablo iki tür şeye işaret edebilir. Orada iç savaş başladığından beri Esad ilk defa Suriye topraklarının dışına çıkıyor. Ülkesine dönünceye kadar da Rusya duyurmadı. Bu Esad’ın kendi ülkesinde büyük katliam şebekesini yönetirken yurtdışına çıkabilmesi soru işareti olarak konulmalıdır.

İkincisi her zaman sorunun çözümü için, sadece askeri olmadığını biz de ifade ediyoruz. Fakat bu tip görüntülerden, bunlar Suriye’deki katliamın sona ermesine dönük olarak işlev üretecekse tabi ki son derece yararlı olur. Ama bunun tersine Esad’a meşruiyet görüntüsü verme sonuçları olursa, Esad tarafından bu şekilde kullanılmasına dönük çerçeve söz konusu olursa bu oradaki halkın meşru mücadelesine zarar vermiş olur. Sayın cumhurbaşkanımız da aradı Putin’den bilgi aldı. Burada söz konusu olan şudur. Kim ne derse desin her türlü siyasi çözümün aranması gereken birinci şartı bunun arkasında Suriye halkı var mıdır? Suriye halkının iradesini arkasına almaksızın Suriye geleceğini inşa etmesi mümkün olmaz. Aksi takdirde bu kadar kendi iradesini yönetime yansıtmak için bu kadar bedel ödemiş, bu kadar can vermiş bir halkın bundan sonra bir takım büyük devletler anlaştı diye buna razı olacağını düşünmek büyük bir hayal olur. Türkiye’de bizim en büyük arzularımızdan bir tanesi Türkiye’nin çağdaş bir anayasa yapmasıdır.

Yeni Türkiye’nin kimlik belgesi olacak en önemli unsurun, ekonomik demokratik gelişmeler çok önemli, ama tüm bunlar hukuki altyapı olmazsa ve anayasa noktasında biz çağdaş normlara kavuşmazsak… Gerekli hızı alabilmemiz için, muhakkak suretle yeni anayasa yapılması gerekiyor. Bu 400 vekil meselesi de gerek sayın cumhurbaşkanımız, gerek başbakanımız tarafından Türkiye’yi yeni bir anayasaya kavuşturma ve Türkiye’yi 7 Haziran sonrasındaki türbülanslardan koruma şeklinde temenninin ifadesi olarak söylenmiştir. Bu Türkiye ile ilgili gerek anayasa gerek anayasa konusunda iyi dileklerin ifadesidir. Bununla ilgili polemik söz konusuysa bunu söyleyen kişilere sorarsınız siz.

-Kılıçdaroğlu’nun belgeleri gördüm iddiaları için ne diyeceksiniz?

Bahçeli’nin 5’nci parti olacağı iddiası var. bunun için ne diyeceksiniz? İktidar her rejimde var, muhalefet ancak demokrasilerde var. Muhalefet dünyanın çağdaş demokrasilerinde, kendisini iktidar alternatifi olarak görür ve hatta gölge kabine kurar. Türkiye’nin bu kadar önemli meselesinde ben Oslo belgeleri gördüm, hükümet eziliyor diyen birisinin, ilk yapması gereken çıkmalı kamuoyunun önünde, bakın dönemin başbakanının imzası var, bu belgelerle şu sözler verilmiş demesi gerekir. Bunu ispat ettiği takdirde, hükümet ve altında imzası olanlar gereğini yapmalıdır. Ama bunu ispat edemiyorsa, bu kadar sorumluluk gerektiren bir itirafı ispat edemiyorsa da istifa etmelidir. Bunlar büyük meselelerdir. Türkiye 30 yıldır bu işlerle uğraşıyor. Her şeyi doğru yaptık da demiyoruz, yanlış yaptığımız işi de düzeltiriz. Ama bir tavizi verdiğimiz iddia ediliyorsa, açık çağrıda bulunuyoruz. Hemen bir saat, iki saat içinde bu belgeler nelermiş, altında kimin imzası varmış. Bunu açıklasınlar, biz gereğini yaparız. Bu kadar büyük iddiaların arkasından bir ispat söz konusu değilse de bu iddiaları öne süren kişilerin ne yapması gerektiğini vatandaşlarımızın takdirine bırakıyoruz. Ben belgeler gördüm büyük tavizler verilmiş dendikten sonra… Bu belgeleri size kim getirdi? Kim gösterdi. Bunların da açıklanması lazım. Neymiş bu belgeler, içinde ne yazıyormuş, altında kimin imzası varmış? Açıklasınlar görelim. Bunu açıklamamak da iddia edenin sorumsuzluğu olarak tarihe geçer. CHP’nin internet sitesinde pek çok rapor vardı. Hatta o günün şartları açısından Meclis’te ilk konuşmayı ben yapmıştım. Çok ileri ifadeler vardı. Ben CHP’nin sitesindeki ifadeleri dillendirdiğimde CHP sırasında tepki verdiler. Arkasından bu sizin hala internet sitenizde duruyor dediğimizde cevap verilmedi. biz bu konuda ne yaptığımızı biliyoruz.

BAHÇELİ’NİN 5’NCİ PARTİ İDDİASI…

Tabi şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız. 7 Haziran’da bir şekilde MHP tabanının iktidarın parçası olması gibi bir durum ortaya çıktı. Hayır siyaseti temelinde kurdu. Sayın bahçeli’den beklenen şudur. Siz ülkücülere, bir iktidar vaat edebiliyor musunuz? Yada kendi partinizle ilgili ne türlü gelecek ön görüyorsunuz? Bahçeli bunları hiç konuşmuyor. Sadece AK Parti ile ilgili konuşuyor. MHP’yi iktidar yapmak gibi bir iddiası yok. İktidar ortağı yapma gibi de bir iddiası yok. Bahçeli bir AK Parti analisti değil, köşe yazarı da değil. Bahçeli’den beklenen şudur MHP’nin geleceğiyle ilgili ne söylüyor? Onların iktidar olma arzularıyla ilgili ne söylüyor? MHP teşkilatları ne için çalışıyorlar, bahçeli bir şey söyleyebiliyor mu? Tek söylediği şey şu. Siz ne kadar çalışırsanız çalışın ben sizi iktidar ortağı yapmayacağım. Peki ne öneriyor beklenti olarak. Ne öneriyor? Bekleyin AK Parti’de bölünme olacak, beşinci parti ortaya çıkacak. Bunun adı siyasi falcılıktır. AK Parti bir bütün içinde yoluna devam edecek. Siyasi başkanların görevi, AK Parti’yle ilgili komplo teorileri üretmek değil kendi partilerinin geleceğiyle ilgili konuşmaktır.

Ankara saldırısından önce uyarı yazısı gönderildiği, eylemin ne şekilde yapılacağı, IŞİD’in sansasyonel eylem yapılacağı bilgisi verildiği görülüyor. Bir zafiyet söz konusu. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Bu bilgiyi teyit edemiyorum tabi. Fakat şöyle bir şey var, hem DAEŞ hem PKK hem de diğer örgütlerin bu tip sansasyonel eylem peşinde koşması, bir takım organizasyonlara dönük olarak bu zaten sık sık güncellenen uyarılar. Türkiye 30 yıldır PKK ile mücadele ediyor. Yeni tehditler olan DAEŞ gibi çok tehlikeli terör örgütleri bölgemizde, ülkemize sızma şeklindeki faaliyetleri biliniyor. Ama şundan kimsenin kuşkusu olmasın, bir zafiyet varsa mutlaka açığa alınır. Bazıları da açığa alındılar. Bu herhangi bir şekilde ört bas edilecek bir mesele değildir. Biz kendi açımızdan baktığımızda biz şuna inandık. Biz gücümüzü şeffaflıktan alıyoruz. Bu terör saldırısı hepimize yapılmıştır. Giden canlar hepimizin canıdır. Yapanlar, emri verenler, planlayanlar açısından… bununla ilgili titiz çalışmalar yürütülüyor. Zihnimizin belli adreslere sevk edilmesi konusunda yoğun propaganda faaliyeti içinde.

Biz burada PKK çıkarsa PKK, IŞİD çıkarsa IŞİD. Bazılarının ilk günden PKK yapmadı DAEŞ yapmadı. Bu tip tahterevalli açıklamalardan uzak durmak gerekir. Terör bir sektöre dönüşmüş durumdadır. Bizim bu son saldırılarda anladığımız, birden çok terör örgütünün ortak eylemiyle gerçekleşen saldırı olduğunu düşünüyoruz. Size geçmiş saldırılardan, bu saldırıyla ilgili değil. bir kişi mesela terör örgütlerine mensubiyeti PKK’ya girerek başlamış, daha sonra DAEŞ’in içerisine girmiş, en son eylem yapmaya kalkmış, aynı zamanda bu kişi bir yabancı devletin istihbarat teşkilatıyla bağlantılı.

Bu melez, kokteyl saldırının tam olarak açığa çıkması konusunda zihnimizi belli adreslere sevk edilmesi konusunda hassas olmamız lazım. Deniyor ki bunun arkasında şu var, AK Parti DAEŞ’in eylemlerine göz yumduğu için bunu açıklamaktan çekiniyor. Bunlara sormak gerekir, bu iddiayı gündeme getirenlerin DAEŞ’le mücadelesi yok. Bütün terör örgütleri bizim için eşittir. Bizim için dinimizi kirleten bir takım uygulamalara imza attığı için de bu örgütlere karşı durmanın özel bir hassasiyeti vardır.



Posta.comtr

16 Eki 2015

CHP Milletvekili Hakverdi hakkında fezleke!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Ankara Milletvekili Hakverdi hakkında, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan fezleke düzenledi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi hakkında, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan fezleke düzenledi. Başsavcıvekili Hüseyin Şahin tarafından düzenlenen fezleke, TBMM Başkanlığına sunulmak üzere Adalet Bakanlığına gönderildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, 14 Eylül 2015’te başsavcılığa dilekçe vererek, Hakverdi’nin 7 Eylül 2015’te, "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hakkında vatana ihanet suçundan suç duyurusunda bulunduğunu" bildirdi.

Aydın’ın dilekçesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu'nun, Cumhurbaşkanı'nın ancak vatana ihanetten dolayı suçlanabileceğine hükmeden Anayasa’nın 105. maddesini gerekçe göstererek Hakverdi’nin suç duyurusunu işleme koymadığı belirtildi.

Cumhurbaşkanı hakkındaki suç duyurusunun tamamen iftira kastıyla kaleme alındığı kaydedilen dilekçede, "Suruç’ta meydana gelen canlı bomba saldırısının araştırılmasına yönelik Mecliste verilen önergenin reddi yönündeki oyları Cumhurbaşkanı’na izafe etmenin, her şeyin sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğuna dair patolojik bir hal arz eden düşüncenin yansıması olduğu" ifade edildi.

Dilekçede, suçlamaya dayanak kılınan, Cumhurbaşkanı’nın 6 Eylül 2015’teki açıklamasında geçtiği iddia edilen ifadelerin gerçek dışı olduğu belirtilerek, bunun dayanağı olan paylaşımın tepkiler üzerine, yalan ve yanlış olduğu kabul edilerek kaldırıldığı ve okuyuculardan özür dilendiği hatırlatıldı.

Avukat Hüseyin Aydın’ın dilekçesinde, Hakverdi’nin, "yalan ve yanlış bilgilerle ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na izafe edilemeyecek, başkalarına ait açıklamalar ve verilen oylara dayalı olarak ’vatana ihanet’ gibi ağır bir suçlamada bulunmak suretiyle büyük bir sorumsuzluk sergilediği" kaydedildi. Dilekçede Hakverdi hakkında "iftira" suçundan kamu davası açılması istendi. İfade hürriyeti sınırlarını aştı

Bunun üzerine yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan fezlekede, şikayet edilen Hakverdi’nin beyanlarının eleştiride bulunma, kanaat açıklama ve ifade hürriyeti sınırlarını aştığı ve Hakverdi’nin "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işlediği kaydedildi. Fezlekede, Hakverdi hakkında Anayasa’nın 83. maddesine istinaden dokunulmazlığının kaldırılması talebinde bulunulması gerektiği kanaatine varıldığı bildirildi.



AA

8 Eki 2015

Tüm partiler anlaştı!


İstanbul Valiliği'nde parti temsilcileriyle yapılan toplantıda, parti binaları ve seçim bürolarının çevresi ile İlçe Seçim Kurullarınca gösterilecek yerler dışında parti bayrağı, afiş, pankart gibi materyallerin asılmaması, ayrıca ibadethaneler, hastaneler ile okul, yurt ve pansiyonların etrafında hoparlörlerle anons, duyuru ve propaganda yapılmaması konusunda oy birliği ile mutabakata varılarak centilmenlik kararı alındı.

"1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak Milletvekili Genel Seçimleri sürecinin ilimizde huzurlu, güvenli ve sağduyulu bir ortamda gerçekleştirilmesi amacıyla İstanbul Valisi Vasip Şahin başkanlığında 8 Ekim 2015 Perşembe günü saat 15.30'da Valiliğimizde bir toplantı gerçekleştirilmiştir.

İstanbul'da seçime katılacak olan siyasi partilerden; Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, büyük birlik partisi, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti, Hak ve Özgürlükler Partisi, Halkın Kurtuluş Partisi, Liberal Demokrat Parti, Millet Partisi, Saadet Partisi ve Vatan Partisi Temsilcilerinin hazır bulunduğu ve genel seçim güvenliği konularının değerlendirildiği toplantı sonucunda;

-Parti binaları ve seçim bürolarının çevresi ile İlçe Seçim Kurullarınca gösterilecek yerler dışında parti bayrağı, afiş, pankart gibi materyallerin asılmaması,

-İbadethaneler, hastaneler ile okul, yurt ve pansiyonların etrafında ses yükseltici cihazlarla anons, duyuru ve propaganda yapılmaması,

-Seçim Kanunu'ndaki yasaklara uyulması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi konularında oy birliği ile mutabakata varılarak centilmenlik kararı alınmıştır.



Posta.comtr

4 Eki 2015

Kılıçdaroğlu Tek yerli ve milli parti CHP'dir!


CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'yerli ve milli milletvekili' sözlerini eleştirirken, "Şimdi milliyetçilik lafları yapıyorlar. Milli ve yerli olan tek parti; kurucu parti CHP'dir" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya'da 3 ilçedeki mitinglerinin ilkini Alanya'da gerçekleştirdi. Alanya Belediyesi önünde yaklaşık 3 bin kişiye konuşan Kılıçdaroğlu, "Bizim yüreğimizde Türkiye sevdası var, Türkiye için çalışıyoruz. Bir şeyi unutmayın, saray için çalışan başbakan istiyorsanız adresi ve yeri belli. Halk için çalışan başbakan istiyorsanız onun yeri ve adresi de belli" dedi.

'SANDIĞA GİDİN' ÇAĞRISI

Haziran seçimlerinde 230 binin üstünde Alanyalı vatandaşın sandığa gitmediğini belirterek konuşmasına devam eden Kılıçraroğlu, "Ben önce onlara sesleniyorum; Ülkenizi seviyorsanız, çocuklarınızı seviyorsanız, vatanınızı seviyorsanız, güzel bir Türkiye düşünüyorsanız, bu ülkede barış içinde yaşamak istiyoruz diyorsanız sandığa gidin. Sandığa gidin oyunuzu Türkiye için, vatanımız için bayrağımız için kullanın" diye konuştu.

"MİLLETİN İRADESİNE SAYGI GÖSTERMEDİLER"

7 Haziran seçimlerinin hemen ardından kendisinin 'Türkiye'de demokrasi kazandı. Baskıcı yönetimler sona erdi. Dolayısıyla yeni bir süreç başlayacak' değerlendirmesinde bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ama olmadı. Birisi çıktı, dedi ki 'Madem ki bana 400 milletvekilini vermiyorsunuz, sizin önünüze acıyı, gözyaşını koyacağım' dedi. Şimdi 1 Kasım'da yeniden gideceğiz. Milletin iradesine saygı göstermedir. Daha düne kadar 'Milli irade' diye bağırıyorlardı. Milli iradeyse kardeşim, niye hükümet kuramadın? Hükümeti kuramayana göre verdiler ve hükümeti kuramadı. Sıra bize gelince 'Size görev vermiyoruz' dediler. Şimdi 1 Kasım'da sandığa gideceğiz ve onlara dersini vereceğiz."

"ONLAR DİRENDİ HALKIMIZ DA DİRENECEK"

CHP'nin hükümeti kurmuş olması durumunda bugün asgari ücretin 1500 lira, geçen bayramda emeklinin ilk ikramiyesini almış, 800 bin taşeron işçinin kadroya geçmiş ve çiftçinin mazotu 1.80 kuruştan almaya başlamış olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Onlar direndi, halkımız da direnecek. 1 Kasım'da 'CHP'yi iktidarı taşıyoruz görevi vermek zorundasınız' diyeceksiniz" dedi.

AK Parti'nin CHP'ye oy verilmesi halinde doların, faizin ve enflasyonun yükseleceğini iddia ederek bir seçim dönemini geride bıraktığını belirten Kılıçdaroğlu, "Şimdi bunlar iktidarda, doları tut ki tutasın. İşsiz sayısı artıyor, faiz yükseliyor. Enflasyonu tutana aşk olsun. Kim bunlar, 13 yıldır ülkeyi yönetenler. Benim size sözüm, Kılıçdaroğlu sözü, CHP iktidarında bunların hiçbirisi olmayacak. Siyasetçi zengin olmayacak. Halk zenginleşecek, halkın cebi para görecek" diye konuştu.

"BİRİ YAN ÇİZDİ ÖBÜRÜ HERŞEYE 'OLMAZ' DEDİ"

Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Haziran sonrası süreçte milletin iradesini en iyi okuyan partinin CHP olduğunu ve bu nedenle koalisyon görüşmelerine kapıyı açık tuttuklarını belirterek, "Hep beraber koalisyon yapalım dedik. Birisi yan çizdi. Sarayın emrinden çıkamıyor. Öbürü her şeye olmaz. Olmazsa seçime niye gidiyorsun. Girme seçime o zaman. Avrupa devletlerinin yarısından fazlası koalisyon hükümetleriyle yönetiliyor" dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin bu tavrının karşılığında seçmenden de 'Benim irademe saygıyı CHP gösterdi ben de oyunu CHP'ye vereceğim' demesini beklediklerini aktardı.

GAZİLERE MİLLETVEKİLİ GİBİ SAĞLIK HAKKI

CHP'nin 1 Kasım için yenilediği seçim bildirgesinde asgari ücret, emekliye iki maaş ikramiye gibi vaatlerinin geçerliliğini koruduğunu aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, bunun yanı sıra şehit yakınları ve gaziler için iki önemli ilkenin de bildirgede yer aldığını aktardı.

Başbakanlığa bağlı 'Şehitler ve Gaziler Yüksek Kurulu' oluşturacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Bütün dertlerini oraya yansıtacaklar ve sorunları tek bir makamdan çözeceğiz. Arkasında da kapı gibi CHP ve onun başbakanı olacak" dedi. Kılıçdaroğlu, ayrıca gazilerin, milletvekillerinin sahip olduğu sağlık haklarından aynen yararlanacağını açıkladı.

Bu vaatlerin Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından 'Bunlar Mars'tan su getireceğiz de derler' sözleriyle eleştirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Şehit yakınları ve gaziler başımızın tacıdır. Onlara her türlü imkanı sağlamak bu ülkenin borcudur. Onlar gerekli önemi vermez, biz veririz" dedi.

İKİ TERCİHTEN BİRİNİN SEÇİMİ

Türkiye'nin dış politikadan ekonomiye ve eğitime Cumhuriyet tarihinin en ağır krizlerinden birini yaşadığını savunan Kılıçdaroğlu, bu açıdan 1 Kasım seçiminin, iki seçenek arasında bir tercihin öne çıkacağı seçim olacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"İki tercihimiz var. Ya baskıdan yana oy kullanacağız. 'Baskı olsun, medya susturulsun, gazeteciler dövülsün, dış politikada da soyutlanalım, başımızda da bir diktatör olsun' deniyorsa oy belli, yeri belli. Ama diyorsanız ki, bu ülkede herkesin karnı doysun, her anne baba çocuğunu güler yüzle okula göndersin, bu ülkenin saygınlığı bütün dünyada olsun, işsizimiz olmasın, medya özgürce yazabilsin' diyorsanız, CHP'ye oy verin. Havuz medyasına da sesleniyorum, ne yazarsanız yazın CHP iktidarında size bunların yaptığı gibi baskı yapmayacağız. Düzgünce CHP'yi eleştireceksiniz. Çünkü biz demokratız demokrasiye inanıyoruz."

MÜLTECİLER ÜLKELERİNE DÖNECEK

Kılıçdaroğlu, bugün sayıları 2 milyon 225 bini bulan Suriyeli mültecinin Türkiye'de varlık nedeninin hükümetin yanlış dış politikasının sonucu olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "Söyledik. Şimdi başlarına bela oldu. Size söz, CHP iktidarında Suriye'de akan kan ve gözyaşını sonlandıracağız. Ortadoğu'ya barışı getirip Suriyeli kardeşimizi de kendi ülkelerine göndereceğiz" dedi.

AK PARTİ YERLİ VE MİLLİ DEĞİLDİR

Partisinin Türkiye'nin artık kronikleşmiş sorunlarını çözebilecek yegane parti olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"CHP avukat bürolarında kurulan bir parti değil. CHP savaş meydanlarında kurulan, Kuvay-i Milliye'nin partisidir. Kendi partileriyle CHP'yi karıştırmasınlar. Biz bu ülkenin kurucu partisiyiz. Koalisyon görüşmelerinde 2 ayrı kutup vardı. MHP ve HDP. İkisinin de orta görüşü 'Koalisyon kurulacaksa mutlaka CHP olmalı' şeklindeydi. CHP sadece onlara değil bütün dünyaya güvence veriyor. Şimdi milliyetçilik lafları yapıyorlar. Açık ve net söylüyorum, milli ve yerli olacakmış, milli ve yerli olan tek parti, kurucu parti CHP'dir. Kendilerini de yerli, milli olarak adlandırmasınlar. Bu toplumu ayrıştırdılar, böldüler. Komşumuzun kimliğini, inancını sorgular hale getirdiler. 1 Kasım'da sandığa gideceğiz. CHP'ye oy vermem diyen vatandaşa şunu rahatlıkla söyleyin, 'Davutoğlu Erdoğan için çalışır, Kılıçdaroğlu halk için çalışır."

İNSANIN YAKIŞIKLI BAŞKANI OLUNCA

Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya'da 3 ilçede gerçekleştireceği mitingiler için saat 09.30'da özel uçakla Gazipaşa - Alanya Havalimanı'na indi. Eşi Selvi Kılıçdaroğlu'nun da eşlik ettiği CHP Lideri'ni havalimanında milletvekilleri, belediye başkanları ve parti yöneticileri karşıladı.

Havalimanından parti otobüsüyle ayrılan ve Gazipaşa'da kısa bir ilçe turunun ardından Alanya'ya hareket eden Kılıçdaroğlu, mitingi öncesi bir kahvede vatandaşlarla sohbet etti. Çayların içildiği sohbette Kılıçdaroğlu, kendisiyle fotoğraf çekmek isteyenleri, selfie için boynuna sarılanları kırmazken, bir kadın "İnsanını böyle yakışıklı başkanı olunca fotoğraf çektirmek için sıraya giriliyor" şeklinde Kılıçdaroğlu'na iltifat etti. İltifatın ardından Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu'nu fark eden kadın, ona da iltifatı eksik etmezken araya giren CHP Lideri de "Laf aramızda iyi bakıyor" dedi.



(Emre BAYLAN / DHA)

30 Eyl 2015

İşte CHP'nin seçim bildirgesi!


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin seçim bildirgesini açıkladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasında, 'YÖK ve Passolig belasını kaldıracağız' dedi.

CHP, 1 Kasım seçimleri için hazırladığı seçim bildirgesini bugün Ankara'da ATO Congresium'da açıkladı. Toplantı CHP'nin seçim şarkılarıyla başladı. Ancak evinden çıkmadan, televizyondaki canlı yayında organizasyon komitesinin toplantıda seçim şarkılarını salona dinlettiğini gören CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, müdahale etti, müzik yayını kesildi. CHP lideri, PKK saldırıları nedeniyle şehitler olduğunu, toplantıda müzik kullanılmamasını istedi.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması:


Bugün 30 Eylül 2015. Seçimden bu yana 5 ay geçti. 5 ay sonra yeni bir seçim bildirgesi ile karşınızdayız. Bu seçim bildirgesini gençlere adıyoruz. Gençler yarının umududur. Ama gençler bugünün de ortaklarıdır. Baskıya karşı direnen, özgürlüğü savunan gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. ‘Ali İsmail'lere, ‘Özgecan'lara adıyoruz bu seçim bildirgesini.

Öğrenci, memur, işçi, işsiz, çiftçi… bütün gençlere. Taşeron işçisi olan gençlere, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda olan gençlere, asgari ücrete mahkûm gençlere, mevsimlik işçi gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Soma'da yaşamını yitiren genç maden işçilere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Üniversitelerimizde okuyan 6 milyon üniversite öğrencisine adıyoruz bu seçim bildirgesini.

TOMA’lara biber gazlarına karşın polis barikatlarının önünde elinde karanfille bekleyen kitap okuyan yarattığı mizahla bir diktatöre diz çöktüren gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini.

“ÜVEY EVLAT MUAMELESİ ÇEKTİLER”

Neden gençler? Büyüklerin kabahatlerinin faturasının gençlere ödetildiği için gençler diyoruz. Ve bugün ülkemizin nüfusunun yarısı gençlerden oluşuyor. En ciddi sorun olarak işsizlik duruyor. 13 yıldır iktidar olanlar gençlerin hangi sorununu çözdüler? Üvey evlat muamelesi çektiler. Gence sen sus senin konuşma hakkın yok dediler. Oysa o babalarından daha iyi yetişmişti. Daha iyi sorguluyordu. O nedenle biz gençleri baş tacı yapacağız. Gençleri bu ülkenin umudu olmanın yanında ortağı yapacağız.

Genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 18,9, genç kadınlarda yüzde 22,6. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencilerinden söz ettim. Mevcut yurtlar yüzde 10'nunu bile karşılayamıyor. Yüzde 90'ının nerede barındığını iktidar bile bilmez. Adım bile atmadılar

“BİZ GENÇLERİ BAŞ TACI YAPACAĞIZ”

Oysa gençlik, genç potansiyelimiz bu ülkenin en büyük üstünlüğü. 2035'e kadar bu üstünlüğümüz devam edecek. Sonra Türkiye yaşlılar grubuna girecek. Onlar gençleri göz ardı ettiler, biz gençleri baş tacı yapacağız.

“GENÇLERİ OLAĞAN ŞÜPHELİ SIFATINDAN ÇIKARACAĞIZ”

Bir süreç başladı. 12 Eylül hukukuyla başladı. Gençler olağan şüpheli olarak görünüyorlar. Bakın gençlerle ilgili maddeye orada da aynısı var. Gençleri olağan şüpheli sıfatından çıkaracağız. Onları olağan şüpheli olarak değil onları olağan yurtsever olarak göreceğiz.

Gençlerden ne bekliyoruz? Beklediğim bir şey var. İster burada, ister sokakta caddede, ister işyerinde olan bütün gençlere sesleniyorum. Görülmeyen gençler var, merdiven altı atölyelerde çalışanlar, çöplerden kağıt toplayanlar var, yeraltında yüzlerce metre çalışan alın teri döken işçiler. Bu gençler var.

“SİYASETİ DİNOZORLARDAN TEMİZLEYİN”

Bir gördüğümüz gençler var. Üniversite gençleri. O zaman yapmamız gereken şu. Biz bu gençlerden ne bekliyoruz? Sizlerden istediğim sadece bir şey var. Siyasete ilgi gösterin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin. Siyasette aktif olarak yer alın.

Eğer sizler siyasete girerseniz emin olun Türkiye’de bugün yaşananların hiçbiri olmazdı. Ülkeye barışı sizler getirirdiniz.

Yüzde 10 gençlik kotası getirdik. Oran az diyorsanız önümüzde kurultay var. Gelin kurultaya oranı yükseltin ben size destek vereceğim. Siyasete girin aktif unsur olarak öne çıkın diyorum. Biliyorum içinizden şunu söylüyorsunuz. “Su başlarını devlet tutmuş nasıl gireceğiz? Babamız amcamız bize izin vermiyor siyaset yapalım.”

“SİZDEN SADECE SİYASETE GİRMENİZİ İSTİYORUM”

Mücadele ruhunuzu kaybetmeyin, kesinlikle başaracaksınız. Peki biz size ne vaat ediyoruz? Sizden sadece siyasete girmenizi istiyorum. Zaman zaman şikayet ediyordunuz, partiye üye olmak istiyoruz ama kabul etmiyorlar. Hiçbir partinin yapmadığını yaptım. Buradan bütün gençlere sesleniyorum. CHP’nin internet sitesine girin internet üzerinden partiye üye olun. Hiçbir engel yok önünüzde siyaset için.

“ANNEYE BABAYA ASLA YÜK OLMAYACAKSINIZ”

Biz size ne vaat ediyoruz? En büyük sorun işsizlik miydi, evet. Üniversiteyi bitiren işsiz, liseyi bitiren işsiz. İşsizlik diz boyu. Düşündük taşındık. İşsizlik sadece bugünün değil geleceğin de sorunu ve çözmemiz gerekiyor. O zaman dedik ki iş garantili eğitim yapacağız. Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri olacak. Anneye babaya asla yük olmayacaksınız. Üçüncü sınıftan itibaren fabrikalarda staj yapacaksınız. Mezun olduğunuz gün işiniz hazır. Bütün anne babalara sesleniyorum. Oğlunuzu meslek lisesine gönderdiniz işsiz. Ama bizim getireceğimiz düzende oğlunuz kızınız asla işsiz olmayacak, asla.

“TAŞERON İŞÇİLERİN TAMAMI KADRO ALACAK”

800 bin taşeron işçi var. Bunların yüzde 80’i genç. İş güvenceleri yok. Ömür boyu asgari ücrete mahkum. Geçen seçim bildirgesinde de söylemiştim. Sözümün kapı gibi arkasındayım. Taşeron işçilerin tamamı kadro alacak. Sendikalı olacak.

“ASGARİ ÜCRET CHP İKTİDARINDA NET 1500 LİRA OLACAK”

Yine işçilerin yüzde 80’i asgari ücretle çalışıyor. Şu anda mevcut asgari ücretle çalışanların yüzde 80’i genç. 1054 liraya çalışıyorlar, aldıkları para bu. Söz verdim, sevgili gençler size sözüm söz. Asgari ücret CHP iktidarında net 1500 lira olacak. Bunun yeterli olmadığını ben de biliyorum. Ama bir adım atıyoruz. Mali disiplini bozmadan bu işi çözeceğiz. Herkes rahat yaşayacak, bir nefes alacak. Bin liradan 1500 liraya çıkması rahat nefes almanızı sağlayacak.

“İŞ BULDUKTAN SONRA PARAYI SİZDEN İSTEYECEĞİZ”

Burada bitmiyor, daha devamı var. Üniversitede okurken öğrenim için kredi alıyor. Mezun olunca devlet yakasına yapışıyor. Borcunu öde… İyi de işi yok. İcraya veriyor. Sevgili gençler CHP iktidarında iş buluncaya kadar bu borçların tahsili engellenecek. İş bulduktan sonra parayı sizden isteyeceğiz, faizler de silinecek.

“CHP İKTİDARINDA BÜTÜN MEYDANLAR SİZİN OLACAK”

Ve sevgili gençler, bir ülkede diktatöre diz çöktüren sevgili gençler sizinle gurur duyuyoruz. CHP iktidarında bütün meydanlar sizin olacak. Meydanlarda özgürce gezeceksiniz. Biber gazı CHP iktidarında olmayacak. Çünkü biz düşünceden korkmuyoruz. Yasaklar, yasaklar da kalkacak. Gençler özgür bir ülkede olmanın havasını teneffüs edecekler.

Az önce söyledim. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencimiz var. Sadece yüzde 10’u yurtlarda kalabiliyor. Sadece gençlere değil, çocuklarını üniversiteye gönderen bütün anne babalara söylüyorum. 13 yıldır çözemediler bu sorunu. Sözüm söz 1 yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi benim yurdum yoktur demeyecektir, herkesin yurtta yeri olacaktır. Yurtlar öyle koğuş sistemine göre de değil. birer ikişer kişilik odalar. İnternet erişimi olacak ve dolayısıyla her anne baba benim oğlum kızım güvenli bir ortamda okuyor diyecek.

PASSOLİG VAADİ: SÖZ KALDIRACAĞIM BU BELAYI

Ve önemli bir uygulama. Gençler maça gitmek istiyor. Passolig nedeniyle maça gidemiyorlar. Söz kaldıracağım bu belayı. Özgürce maçlara geleceksiniz. Niye getirdiler? Efendim slogan atılıyor da beyefendiler rahatsız oluyorlar. İyi de o sloganlar boşuna atılmıyor ki orada, bir nedeni var. Sormuyor nedenini. Passolig’i kaldıracağız herkes özgürce maça gidebilecek, istediği sloganı da atabilecek.

“YÖK BELASINI KALDIRACAĞIZ”

Üniversite öğrencileri, mezun oluyorsunuz, kaymakam, vali oluyorsunuz. Polis oluyorsunuz, doktor oluyorsunuz. Ama üniversitedeyken sizi yönetimin dışında tutuyorlar. Biz YÖK belasını kaldıracağız ve öğrencilere üniversite yönetiminde söz ve karar imkanı sağlayacağız. Sizin söz hakkınız olacak.

Mevsimlik tarım işçileri hepsi sigortasız çalışıyor, tamamının sosyal güvencesini sağlayacağız.

“SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE LİSEKART GETİRECEĞİZ”

Lisekart. Aile sigortası kapsamında lise öğrencileri, son sınıf öğrencilerine lisekart getireceğiz, tamamını sosyal devlet karşılayacağız.

“İKİNCİ ÖĞRETİM HARÇLARINI KALDIRACAĞIZ”

Ve atama bekleyen öğretmenler. İkinci öğrenimde harçlarınız var onları da kaldıracağız. Eğitimi parasız yapacağız. Göreceksiniz gençler için düşündüğümüz her şey aslında ülkenin geleceği için düşündüklerimizdir. Sizin için aldığımız her karar ülkemizin geleceği için alınmış bir karardır.

“BİRİSİ GELİP SİZE, “İNANÇ ÜZERİNDEN SİYASET” YAPARSA BİLİN Kİ…”

Ve gençler sakın tuzağa düşmeyin. İster üniversitede, ister meydanda, ister caddede eğer birisi gelip size, “inanç üzerinden siyaset” yaparsa bilin ki o bu ülkeye en büyük ihaneti yapan insandır. Yine birisi gelir “etnik kimlik üzerinden” siyaset yaparsa o kendi ülkesini seven birisi değildir. Ayrıştırıcıdır bölücüdür.

Ve bir başka konu. Yaşam tarzı. Herkesin yaşam tarzına saygılı olacağız. Herkesin inancına saygılı olacağız. Bunları siyasette kullanılan araçlar olmaktan çıkaracağız. Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset. Bunları kabul etmeyin. Ülkenin dünya kadar sorunu var. Onlara odaklanın. Ama şunu unutmayın, herhangi bir yurttaşımız inancı dolayısıyla ötekileştiriliyorsa onun sorununu çözeceğiz. Etnik kimliğinden ötürü ötekileştiriliyorsa eşit yurttaşlığı savunuyoruz diyeceğiz.

Daha önce bu salonda 19 nisan 2015’te “yaşanacak bir Türkiye” adıyla seçim bildirgemizi açıklamıştık. Bunu açıkladıktan sonra yurtiçi ve yurtdışında ciddi yankıları oldu. CHP’nin ürettiği politikalarının çok önemli olduğu, tutarlılığı pek çok çevre tarafından vurgulandı. Çünkü seçim bildirgesiyle biz, var olan sorunları çözmeye yönelik ciddi öneriler üretmiştik.

“HEMEN HEMEN BÜTÜN SİYASİ PARTİLER ÖRNEK ALDILAR”

Bizim seçim bildirgemizi hemen hemen bütün siyasi partiler örnek aldılar. Bunu da alacaklar göreceksiniz. Örnek aldılar diye üzülmüyoruz, tam tersine mutluluk duyuyoruz. Bu şunu gösteriyor demek ki ülkenin sorunlarını en iyi analiz en iyi çözüm üreten parti CHP’dir. Demek ki devlet yönetiminde en iyi kadrolar CHP’de var. İktidar olduğumuzda diyorlar ya CHP’nin kadroları var mı, evet CHP’nin kadroları var. Eğer bu seçim bildirgesini diğer partiler bizi örnek alıyorlarsa, bundan gurur duyuyoruz.

“HER KURUŞUN HESABINI YAPTIK”

Ve biz ayrıca sadece üreten değil hakça bölüşen bir stratejiyi de izledik. Bir şey daha politikamızı açıkladık önce “kaynak nerede nerede” diye sordular. Onlar da baktılar ki kaynak var, “en iyisi biz alalım biraz değiştirip bunu uygulamaya koyalım” dediler. Seçim bildirgelerimizin ne kadar büyük bir ciddiyetle hazırlandığını gösteriyor bu. Her kuruşun hesabını yaptık. Uygulanması mümkün olmayan bir projeyi asla gündeme getirmedik.

“KOALİSYON KURULACAKTI KİM ENGEL OLDU?”

Şu soru akla gelebilir. Beş ay önce bildirgeyi açıkladık. 7 Haziran’da sandığa gittik. 1 Kasım’da gidiyoruz, neden? Hangi gerekçeyle gidiyoruz? Birinci soru bu. İkinci soru, kim engel oldu buna? Koalisyon kurulacaktı kim engel oldu?

Önce şunu söyleyeyim. Düne kadar hep milli irade milli irade derlerdi. Biz de saygılıyız. Hiçbir zaman sandıktan çıkan oylara saygısızlık etmedik. Halk kimi iktidara taşıdıysa ona saygı gösterdik. Ama demokrasinin gereği olarak varsa bir yanlışları onları gündeme getirdik. Haksızlıkları gündeme getirdik. Bu bizim görevimizdi. Bütün ülkelerde iktidar vardır, ama sadece demokrasilerde muhalefet vardır.

Seçimden çıkan sonuç… Bir, halk diyordu ki ben başkanlık sistemini kabul etmiyorum, tek adam yönetimini de kabul etmiyorum. İkinci sonuç, 13 yıldır tek başına yönetiyorlar Türkiye önemli bir noktaya geldi, ciddi sorunları birikti, oturun kendi aranızda anlaşın ve ülkeyi yönetin. Peki bunu en iyi okuyan parti hangisi?

“OYUNA SAYGI GÖSTERDİK, HEMEN SEÇİM DEMEDİK”

Buradan bütün yurttaşlarıma söylüyorum. Sizin oyunuzu yani milli iradeyi, yani sizin hedefinizi en iyi okuyan parti CHP’dir. Oyuna saygı gösterdik, hemen seçim demedik. Ülkenin biriken sorunları var. Bakın bu seçimde sloganımız “Önce Türkiye” biz bir sonraki seçimi düşünmedik hiçbir zaman. Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya ve bu sorunların önemli bir kısmı bir partinin çözebileceği sorunlar değil. En iyi okuyan biziz, mütevazı değiliz. En iyi okuyan bizsek sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın.

Bu süre içinde MYK’nın il başkanlarını, belediye başkanlarını topladık, çıkan sonucu değerlendirdik. Ve yeni bir anlayışla yol almamız gerektiğini düşündük. Madem ki vatandaşımız, “gerginliklerden uzak durun, siz kavga ediyorsunuz zararı biz çekiyoruz” diyorsa, o zaman yeni bir anlayışı egemen kılmamız lazımdı. Bu toplantılardan sonra dedik ki, “evet ülkenin koalisyona ihtiyacı var.” 14 madde halinde koalisyon ilkelerini belirledik ve paylaştık. Dedik ki “bakın bizim ilkelerimiz bunlar. Sizler de koalisyon yanaysanız sizler de belirleyin. Kimin kiminle koalisyon kuracağı değil, hangi ilkelerle kurulacağı önemli.”

“MHP’NİN MALUM NEDENLERİYLE BU GERÇEKLEŞMEDİ”

Ve şunu da söyledik: “Bizim gönlümüz, yüzde 60’lık blokun ki 292 milletvekili ediyor, hükümet olmasıdır.” Bunu da paylaştık. Ama siz de biliyorsunuz, vatandaşlarımız da biliyor. MHP’nin malum nedenleriyle bu gerçekleşmedi. Daha sonra görev Sayın Davutoğlu’na verildiğinde, sayın Davutoğlu geldi. Biz bir ilki daha gerçekleştirdik. Dedik ki “14 ilkeden yola çıkıyoruz, 5 temel sorunu var. Bunları çözmemiz lazım. Eğer bunları yapabiliyorsak koalisyonu kuralım.” Kendilerine bütün ayrıntıları anlattık. Öyle 30 -35 gün değil, YAŞ ve bayramın girmesi nedeniyle koalisyon görüşmelerinin süresi 10 gündür.

“KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI?”

Sonra dediler ki “üç aylık seçim hükümeti kuralım.” Biz bunu kabul etmedik. Milli iradeye duyduğumuz saygı nedeniyle kabul etmedik. O zaman seçim ne olacak? Seçimden sonra aynı tablo çıkarsa bir daha mı uzlaşamayacağız? Bunu gayet açık şekilde ifade ettik. Koalisyon hükümeti neden kurulamadı. Neden kurulamadı? Biliyorsunuz herhalde? Bilmiyor musunuz?

“SARAY’DA OTURAN ZATIN BASKISINI OMUZUNDA SIRTINDA DÜŞÜNCESİNDE HİSSEDİYORSA O KİŞİ LİDER OLAMAZ”

Eğer bir siyasi lider, özgür iradeye sahip değilse, eğer bir siyasi lider kendi iradesini bir başka iradeye ipotek ettiyse o lider koalisyon kuramaz ve o ülkeyi yönetemez. Tablo bu.

Saray’da oturan zatın baskısını omuzunda sırtında düşüncesinde hissediyorsa o kişi lider olamaz. Lider vesayeti reddeden kişi demektir. Özgürce karar alan kişi demektir. Arkadaşlarıma söyledim, “görüşmelerde ne soruyorlarsa bütün samimiyetinizle cevap verin.” Ve görüşmelerin tamamını tutanaklara aldık. Çünkü biz zaman zaman bize yöneltilen iftiralardan çok rahatsızdık. Bakın tutanakları aldık kimse bize yönelik eleştiri dile getirmiyor. Varsa eleştiri, bizim söylediklerimiz kamuoyunu rahatsız edecek söylemlerse zaten çoktan paylaşırlardı. Bu nedenle koalisyon gerçekleşmedi.

“MİLLİ İRADEYİ BİR KİŞİNİN DUDAĞINDAN ÇIKAN SÖZ OLARAK KABUL EDİYORLAR”

Ülkenin cumhurbaşkanı meydan meydan dolaşıp “400 vekil verin, vermezseniz bu tablo çıkar” dedi. Toplumun önüne acı kan ve gözyaşı şantaj malzemesi olarak konmuştur. Şimdi buradan, bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. CHP olarak biz üstümüze düşen görevleri yerine getirdik, kıl payı kadar saygısızlığımız yoktur. Ama onlar senin iradeni kabul etmediler. Önüne bir şantaj tablosu koydular, ya oy verirsin ya ben hep seçime giderim diye. Çünkü onlar milli iradeyi bir kişinin dudağından çıkan söz olarak kabul ediyorlar. Ben milli iradeyi senin iraden olarak kabul ediyorum.

“EĞER KOALİSYON KURULSAYDI EMEKLİLERİMİZ İLK İKRAMİYELERİNİ ALMIŞ OLACAKLARDI”

Eğer koalisyon kurulsaydı. Geçen kurban bayramında emeklilerimiz ilk ikramiyelerini almış olacaklardı. Halka ne söz verdiysek, tamamını kendilerine söyledik. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır. Ne veriyoruz emekliye zaten? Asgari ücretliye ne veriyoruz? Bizi işverenlere şikayet ettiler, CHP’ye niye karşı çıkmıyorsunuz diye? Aslında iktidarsız olan bir iktidar, tablo bu.

“NEDİR O BEŞ TEMEL SORUN?”

Bir ilki daha başardık. Dedik ki ülkenin beş temel sorununa çözüm üretmemiz gerekiyor. Nedir o beş temel sorun?

Bir, Türkiye’de demokrasinin hukukun üstünlüğü. İki, ekonomi. 13 yılda buraya getirdiler. Üç, dış politika. Dört, eğitim, ve beş toplumsal barışımız yani Kürt sorunu. Şimdi buradan diğer siyasetçilere sormak istiyorum. Bizim dışımızda, Türkiye’nin beş temel sorununu dillendiren başka bir siyasi parti var mı? Herkes bir ucundan tutuyor. Oysa sorunu bileceksiniz. Neden bizim seçim bildirgelerimiz örnek alınıyor? Çünkü bunları yapacak kadroları yok, bilgileri yok, birikimleri yok. Bilgi birikim ve kadro sadece ve sadece CHP’de var.

Hukukun üstünlüğü… Eğer siz 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmezseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Darbe hukukunu tahkim ederseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Yargı bağımsızlığının olmadığı ülkede demokrasiden mi söz edeceğiz? Bir kişi konuştuğu zaman bütün savcıların harekete geçtiği ortamda demokrasiden mi söz edeceksiniz? Lise öğrencilerinin hapse atıldığı ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz?

“YÜZDE 10 SEÇİM BARAJINI KALDIRACAĞIZ”

“Ben anayasaya uymuyorum, anayasayı bana uydurun” denilen bir ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz? Yasama yargı ve yürütme organlarının, güçler ayrılığı ilkesini getireceğiz. Yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız, YÖK’e tamamen sona erdireceğiz. Anayasayı değiştireceğiz. Eşit yurttaşlığı getireceğiz. Hiç kimse etnik kimliğinden ötürü ötekiyim diye düşünmeyecek. Siyasi ahlak yasası getireceğiz. Her kuruşun hesabını siyasetçi vermek zorundadır.

“KESİN HESAP KOMİSYONUNU KURACAĞIZ”

Ödenen vergiyi vatandaş ödüyor. Gençlerimiz de ödüyor, otobüse binerken vergi ödüyorlar. Vergi ödüyorsam, verginin nerelere harcandığının hesabını vermek zorunda. Kesin hesap komisyonunu kuracağız.

“CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKANDAN GİZLİ ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ NASIL KULLANACAK?”

İki örtülü ödenek kullanan makam var. Biri cumhurbaşkanlığı, biri başbakan. Cumhurbaşkanı, başbakandan gizli örtülü ödeneği nasıl kullanacak? Ne için kullanacak? Aklınız kabul ediyorsa bir sorun yok. Ya böyle bir şey olmaz diyorsanız elinizi vicdanınıza

“TAMAMINI ÇÖP SEPETİNE ATACAĞIZ”

Bu garabete beraber son vereceğiz. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. Demokrasinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. İş adamının elinde vergi sopasıyla üretim olmaz. Makul şüpheyle iş adamını, öğrenciyi, genci içeri atacaksın. Dosyaya gizlilik kararı koyacaksın, avukat savunamayacak. Kaldıracağız bunları. Tamamını çöp sepetine atacağız.

Benim insanım neden üçüncü sınıf demokrasiye layık olsun? Neden bu ülkenin insanları düşüncelerini özgürce dile getirmesinler? Düşünceyi kabul eder etmeyiz, ama mutlaka birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz.

“BU SEÇİMLERDE CHP’YE OY VERMEK ZORUNDASINIZ”

Ayrıca eğer Türkiye bölgesinde ve dünyada saygınlık kazanmak istiyorsa birinci sınıf demokrasiyi getirmek zorundadır. Yabancı sermaye Türkiye’den kaçıyor. Neden? Mal güvenliğimiz yok. Hatta bazı Türk işadamları şirketlerinin merkezlerini yabancı ülkeye taşıdılar. Buradan iş dünyasına da sesleniyorum. Bu seçimlerde CHP’ye oy vermek zorundasınız. Üretmek istiyorsanız, çalışmak istiyorsanız, düşüncelerinizi özgürce dile getirmek istiyorsanız oy vermek zorundasınız. Ha vermeseniz ne olur? Bize bir şey olmaz, biz maaşımızı alırız. Nasıl olsa vergiyi sen ödüyorsun, dert senin derdin olacak. O derdi çözmek istiyorsan, demokrasi istiyorsan CHP iktidarında CHP’yi açık yüreklilikle açık net eleştirme özgürlüğüne kavuşmak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin.

EKONOMİ

Bunlar bunu görmüyor, göremiyorlar. Türkiye ekonomisi “orta teknoloji” ve “orta gelir” tuzağına yakalanmış durumdadır. 10 bin Dolar olan kişi başına milli gelir 9 bin dolara düştü. Teknoloji? İleri teknoloji yok. Katma değeri yüksek ürün yok. Üretemiyoruz, çakıldık kaldık. Güven endeksi yerlerde sürünüyor, güvenmiyorlar. Türkiye iyi yönetilmediği için, iki başlı bir yönetim olduğu için Türkiye toparlanamıyor. Toparlamak mı istiyorsun adres belli. Adres CHP.

Bakın size Haziran 2015’ten rakamlar vereyim.

Tüketici kredisi ve Kredi kartı borcu: 396 milyar TL. Bankalara borcu bulunan vatandaş sayısı: 24 milyon 800 bin. Bunun adı iyi ekonomi mi? Bankaların takibe aldığı kişi: 2 milyon 600 bin. İcra dairelerinden kaçıyor bunlar, yakalanıp içeri atılmayalım diye. Son 7 yılda vatandaşların Tüketici kredisi ve kredi kartları için bankalara ödediği faiz: 205milyar TL.

“DOLAR 3 LİRAYI GEÇTİ, KİM İKTİDARDA?”

Ne diyorlardı? Sakın ha CHP’ye oy vermeyin, iktidar olursa dolar fırlar. E dolar 3 lirayı geçti, kim iktidarda? CHP’ye oy vermeyin sakın faizler fırlar… E faizler fırladı kim iktidarda? Biz bunları biliyorduk. Kendisi sorun olan bir siyasal iktidar sorunlara çözüm bulamaz.

“EKONOMİDE EN İYİ KADROLAR BİZDE”

Vatandaş borç batağında. Kim borç batağından kurtaracak? Bir daha sorayım vatandaşı kim kurtaracak? Buradan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu dolayısıyla sizin omuzlarınıza yüklenen faizlerin en az yüzde 80’ini silme sözü veriyorum. Diyorlar ya nasıl? Şimdi diyemiyorlar. Biz dünya uygulamalarına da baktık, hiç endişe etmeyin. En az yüzde 80 diyorum. Ekonomide en iyi kadrolar bizde. Türkiye’yi krizden çıkaran kadrolar şu an CHP’de.

“EĞER SEN BORCUN DAHİ OLSA HASTANELERDE İNSANCA TEDAVİ OLMAK İSTİYORSAN, OY VERECEĞİN TEK PARTİ VAR CHP”

Esnaf kardeşim, o da beni dinlesin. Çalışıyor, emekli oluyor. Emekli maaşıyla geçinemiyor, dükkanda devam edecek. Vay sen misin devam eden, sosyal güvenlik destek primi kesiliyor. Esnaf kardeşim, maaşını tam almak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin. Prim borcu olan esnaf… Sağlık hizmeti alamıyor yasak. Böyle bir kanun çıkardılar. Eşine de bakmıyorum diyor. Eğer sen borcun dahi olsa hastanelerde insanca tedavi olmak istiyorsan, oy vereceğin tek parti var CHP.

“CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BÜROKRATİK DEVRİMİNİ YAPACAĞIZ”

Buradan bürokrasi konusunda yapacağımız bir değişiklikten söz ediyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük bürokratik devrimini yapacağız. Bir iş veren düşünün. Yanında çalıştırdığı işçiler için beyannameyi SGK’ya veriyor. Vergiyi gelir idaresine, işçilerin beyanlarını da veriyor. Esnaf da iki ayrı yere veriyor. Niye iki ayrı yere veriyorlar? Milyonlarca kağıt harcanıyor. Milyonlarca harcamalar yapılıyor. Biz bütün gelirleri sadece ve sadece gelir idaresi başkanlığının toplayacağı bir düzenleme yapacağız. En büyük kağıt tasarrufunu gerçekleştirmiş olacağız. Bir yere muhatap olacaklar. Yeminli mali müşavirler, muhasebeciler sizin de eliniz rahatlayacak.

“MAZOTU SADECE DOLARDAKİ ARTIŞ NEDENİYLE 1 LİRA 80 KURUŞTAN VERECEĞİZ”

Ve çiftçi kardeşim. Ekonomide biliyorum sorun olduğunu. Mazotu sana 1,5 liradan vereceğimizi söylemiştim. Çiftçi kayıt sistemine göre. Kimin ne kadar ekeceği, ne kadar yakıt kullanacağı belli. Buna göre mazotu sadece dolardaki artış nedeniyle 1 lira 80 kuruştan vereceğiz. Her kuruşu hesaplıyoruz.

Bugüne kadar orman köylüsüyle ilgili hiçbir şey denmedi. Kişi başına gelirin en az olduğu kesimdir orman köylüleri. orman genel müdürlüğü kaçak işçi gibi çalıştırır onları. Bu uygulamaya son vereceğiz, orman genel müdürlüğü seni çalıştıracak, sigortalı yapacak ve sen çalışacaksın ve zamanı geldiğinde emekli olacaksın. San bu hakkı biz vereceğiz.

Bir ülke nasıl güçlü olur? Bir ülkenin gücü üretmesiyle olur. Eğer üretmiyorsanız güçlü Türkiye olmaz. Tüketen hiçbir toplum güçlü olmamıştır. Saygınlık kazanmamıştır.

Birinci soru şu… Türkiye nasıl rekabetçi bir ülke olacak? Üreterek. İki, uluslararası alanda güçlü olması için neyi üretmesi gerekiyor? Katma değeri yüksek ürün üretmesi gerekiyor. Soru üç, katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyarak öğreteceğiz. Soru, bilgi toplumuna nasıl taşıyacağız? Üniversiteleri bilgi merkezi haline dönüştürerek. Neden YÖK’ü kaldıracağız diyoruz, üniversitelerde her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı her görüşün özgürce dile getirildiği mekanlar haline gelmesi lazım.

Bizim bir projemiz var. KOBİ’lere ve esnafa, sigorta ve prim borcu olmayanlara ödediği vergi ve sigorta primi kadar sıfır faizli kredi açacağız. Alacak, işini büyütecek. Bütün işveren kardeşlerim dinlesinler. Bir tahsilat sorunu kalkacak. İki, kayıt dışı kalkacak. Üç, yatırım artacak. Krediyi alıp ne yapacak, yatırım yapacak. Dört, işsizlik azalacak. Yatırım yapınca işsizlik azalmış olacak. Beş, devlet daha az borçlanacak ve faiz ödemeyecek. Bir taşla üç kuş değil, beş kuş.

“EĞİTİMSİZ BİR TOPLUMUN DEMOKRASİYİ YAKALAMA ŞANSI YOKTUR”

Üçüncü sorun alanımız eğitim, milli eğitim. Ne kadar milli onu bilmiyorum. 12 yılda 13 kez eğitim politikaları değişmişse orada millilikte sorun var. Bakın şuradan söylüyorum, hiçbir anne ve baba bu eğitim sisteminden memnun değildir. Bir sefer anne baba çocuğunu hangi okula göndereceğin bilmiyor. Çocukların neyi nasıl okudukları da belli değil. Velilerin isyanlarını zaman zaman görüyoruz. Eğitim aklın özgürleşmesi demektir. Eğitim dünyayı iyi okumak demektir. Eğitim bir ülkenin geleceği demektir. Eğitimsiz bir toplumun demokrasiyi yakalama şansı yoktur.

“ÜÇÜNCÜ SINIF YURTTAŞ KONUMUNA GETİRİLDİ ÖĞRETMENLER”

Hele öğretmenler… Üçüncü sınıf yurttaş konumuna getirildi öğretmenler. Toplumun lideri ve önderi olacak öğretmenler. Gençlerimize iyi eğitim vermiyoruz… OECD PİSA sonuçlarına göre bizim çocuklarımız matematik, okuma becerisi ve fen alanlarında en sonlarda.

“ANKARA’DAKİ BEYLER ÖĞLE YEMEĞİ YER, TAŞRADAKİ ÖĞRETMENE YASAK. NİÇİN YASAK?”

Taşımalı eğitime son vereceğiz. Nerede öğrenci varsa, öğretmen orada olacak. Tam gün eğitim yapacağız, tam gün. Çocuk öğle yemeğini okulda yiyecek, beslenme çantası değil. Öğretmeniyle beraber oturacaklar, ücretsiz yemeklerini yiyecekler. Sonra okullarına devam edecekler. Ankara’daki beyler öğle yemeği yer, taşradaki öğretmene yasak. Niçin yasak? Çocuklarımızı teslim ettiğimiz kişidir öğretmen. Boşuna demiyoruz, öğretmeni toplumun lideri yapacağız diye.

“HER YIL EN AZ 15 BİN ÜNİVERSİTE BİTİREN ÇOCUĞUMUZU YURTDIŞINA DOKTORAYA GÖTÜRECEĞİZ”

YÖK’ü kaldıracağımızı söyledim. O beladan kurtaracağız. Her yıl en az 15 bin üniversite bitiren çocuğumuzu yurtdışına doktoraya götüreceğiz. Bu politikayla beş yıl, sonra Türkiye çok farklı bir noktaya gelecektir. Biz şu hedefi güdüyoruz. Şu anda insani gelişmişlik endeksinde Türkiye 69’ncu sırada, biz yirmi yıl içinde Türkiye’yi ilk yirmiye sokmak istiyoruz. Amaç ne? Türkiye’yi uygar dünyanın parçası haline getirmek.

Okul aile birlikleri. Onlarla da toplantı yaptık. Bir dokunun bin ah işitirsiniz. Yasal statüye kavuşturacağız. Öğretmen ve aile bir arada çocukları yönetecekler. Okulu da beraber yönetecekler.

“İMAM HATİPLERİ AÇAN PARTİ CHP’DİR”

Özellikle bir kesimin beklediği, zaman zaman bize suçlama olarak yöneltilen İmam hatipler… Hep bize diyorlar ki, CHP gelecek imam hatibi kapatacak. Hayatımda duyduğum en büyük iftiralardan birisidir. Hiç kimse şunu unutmasın, imam hatipleri açan parti CHP’dir. Orada okuyan çocuklarımız bizim çocuklarımız. O çocukların da öğle yemeklerini okullarında yemesini isteriz, oradaki öğretmenlerin de toplumun lideri olmasını isteriz. Hiçbir okulun bir siyasi partinin arka bahçesine dönmesini kabul edemeyiz. Bizim imam hatipleri kapatma gibi bir düşüncemiz asla ve asla yoktur.

Sayın Davutoğlu geldiğinde de söylemiştim, dış politikanın 180 derece değişmesi gerekir. Biz Cilvegözü’nü unutmadık. Biz Reyhanlı’yı unutmadık. Niğde’yi unutmadık. Biz Suruç’u unutmadık. Tamamı yanlış dış politikanın bedelidir. Bu dış politikanın değişmesi lazım.

“SURİYE POLİTİKASININ YANLIŞLIĞINI ANLATAN BİR MEKTUBU 24 AĞUSTOS 2012’DE DÖNEMİN BAŞBAKANINA GÖNDERDİM”

Suriye konusu… İki milyonu aşkın mültecimiz var, onlara bakıyoruz. Suriye’de barışı inşa ettikten sonra, Suriyeli kardeşlerimizi göndereceğiz. Bunu hemen çarpıttılar. Evet göndereceğiz, Suriye’de barışı sağlayacağız. Suriye’de de Ortadoğu’da da barışı sağlayacağız. Yurtta sulh, cihanda sulh. Kural budur. Suriye politikasının yanlışlığını anlatan bir mektubu 24 ağustos 2012’de dönemin başbakanına gönderdim.

“BUGÜN AĞIR AĞIR DÖNÜŞ YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Bize dediler ki “hayır biz bildiğimizi okuruz.” Bugün ağır ağır dönüş yapmaya çalışıyorlar. Sanki beylerin gücü yetkisi var da bunu yapacaklar. Şimdi onu kaybettiniz, trenden ayrıldı Türkiye. Kuzey Irak dışında hiçbir yere mal satamıyoruz. Böyle bir dış politika olabilir mi? Herkesle kavgalı bir Türkiye. Herkesin içişine

“ONLARIN İÇİŞLERİNE DOĞRUDAN MÜDAHALEYİ ASLA KABUL ETMİYORUZ”

Sana ne Mısır’dan kardeşim sana ne. Biz demokrasiyi savunalım, kim baskı yapıyorsa eleştirelim. Ama onların içişlerine doğrudan müdahaleyi asla kabul etmiyoruz. Doğru değil. sözde biz oyun kurucu olacaktık, hadi buyur git bakayım Ortadoğu’ya. Beş ülkede büyükelçimiz yok. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Biz gönderiyoruz, onlar almıyorlar. Türkiye’yi bu hale soktular. Ürettiğimiz ürünleri satamıyoruz.

“Yurtta sulh cihanda sulh” Atatürk’ün sözü. Ömrünün büyük kısmı savaş meydanlarında geçmiştir. Savaş ve savaşın getirdiği acımasızlığı en iyi bilen kişi odur. O savaşın yarattığı atmosferi çok iyi bildiği için yurtta barış dünyada barış demiştir. Ama şimdi bu sözcüğün içi bile boşaltılmaya başlandı. Avrupa Birliği, tamamen unuttuk. Yurtdışındaydım, Strazburg ve Brüksel’de yetkililerle görüştük. Bizim taşıdığımız bütün kaygıları onlar da taşıyorlar.

Biz espri için de soruyoruz ya “ne olacak bu memleketin hali” diye, inanın onlar da soruyorlar. Şimdi ağır ağır U dönüşü başladı. AB yetkililerine şunu söyledim, “Türkiye 2 milyon mülteciyi alarak görevini yaptı. Ama siz sesinizi kestiniz, Türkiye’yi sadece alkışladınız. ne zaman ki mülteciler Avrupa kapılarına dayandı, o zaman bağırmaya başladınız. Suriye’de kan akarken siz de ses çıkarmıyordunuz. Şimdi mülteciler geldiler, aman önlem alın.” Sordular nasıl çözülür? “Önce iç savaş bitecek” dedim, “sonra yıkılan kentlerin tekrar yapılması lazım. Sonra Suriyeliler kendi ülkelerine dönerler” dedim. Ve şu cümleyle bitirdim “mülteci sorunu Türkiye sorunu değil artık Avrupa dünya sorununa dönüşmüştür” neden? Nedeni sizsiniz dedim.



Kaynak: Posta.comtr

25 Eyl 2015

Bahçeli'den flaş sözler!


MHP lideri Devlet Bahçeli, Ankara'nın Suriye politikası ile ilgili olarak, "Esad'dan Esed'e, şimdi de Esed'den Esad'a dönüş vardır" dedi.

Partisinin genel merkezindeki bayramlaşma törenine katılan MHP lideri Devlet Bahçeli, partililerle bayramlaşması sonrasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.

Bahçeli, Suriye konusunda bir politika değişikliği olabileceği yönündeki bir soruya; "Esad'dan Esed'e, şimdi Esed'den Esad'a dönüş vardır. Seyredeceğiz, takip edeceğiz. Amerika ne düşünüyosa sayın Cumhurbaşkanı Suriye için onu düşünüyor zaten" yanıtını verdi.

SANDIKLARIN TAŞINMASI KARARINI VEREN HAKİME: İHANET İÇİNE GİRMİŞ

Bahçeli, "Güvenlik zafiyeti nedeniyle bazı yerlerde sandıkların kurulamaması gündemde. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz" şeklindeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
Sandıkların taşınması kararını veren hakime: "İhanet içine girmiş"

Bahçeli, "Güvenlik zafiyeti nedeniyle bazı yerlerde sandıkların kurulamaması gündemde. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz" şeklindeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"8 günden bu yana Cizre'de silahlı kuvvetlerimiz, emniyet güçlerimiz ve Cizre halkıyla karşı karşıyla gelmiş olan PKK terör örgütünün orayı işgal etmesi anlayışına son verebilecek bazı tedbirlerin gelişmesiyle birlikte üç mahalle kurtarılmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kontrolü altında faaliyetlerini sürdürülebilecek bir hale gelmişken, ne idüğü belirsiz bir hakim, nereye bağlıdır, kimden talimat almıştır, kime hizmet etmektedir bunun da özel olarak araştırılmak gereken bir kişi, Cizre'nin üç mahallesinde seçimlerinde yapılamayacağı fikrinden hareketle sandıkları diğer mahallelere taşıma ihaneti içerisine girmiş, böylelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hükümranlık hakkılarının olduğu bir alan seçim bahanesiyle PKK'ya terk edilmiştir."

"Şimdi bayramda yine bir Cuma namazı sonrası konuşmayı alışkanlık haline getiren sayın Cumhurbaşkanı diğer yerlerde de buna benzer gelişmelerin olabileceğini söylüyor. Sandıkları taşıma değil birleştirme yolunu tercih ediyoruz diyerek. Oslo'dan bu yana gizli görüşmelerden var olan, demokratik cumhuriyet, federal ve bağımsız Kürdistan çizgisini devam ettirebilecek bir gafleti hala devam ettiriyor. Bunu lanetliyoruz, şiddetle kınıyoruz. Türkiye'nin her toprağında 9 seçmenin bulunduğu her yerde bir sandık kurulacaksa kurulmalı ve seçimler olağanüstü tedbirler alınarak gerçekleştirilmelidir."



Kaynak:DHA

23 Eyl 2015

AK Parti'nin seçim şarkısına yasak geldi!


Yüksek Seçim Kurulu (YSK), AK Parti'nin ''Haydi Bismillah'' adlı seçim şarkısına yasak getirdi. Karar, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın YSK'ya yaptığı itiraz sonucu alındı.

CHP'li Mahmut Tanal şikayet dilekçesinde, AK Parti'nin “Haydi Bismillah” adlı seçim şarkısının “Halkın dini, manevi duygularını istismar etmeye yönelik olduğu” gerekçesiyle yasaklanmasını talep etmişti.

Şarkı sözlerinin içinde yer alan "Bismillah" ifadesinin tamamen dini, manevi duygu ve değerleri içerdiğini savunan Tanal, şarkının seçim şarkılarında dikkate alınması gereken usul ve esaslara aykırı olduğunu belirtmişti.

Karara tepki gösteren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Twitter'dan "CHP'li vekilin itirazı üzerine YSK, besmelenin seçimde kullanılamayacağına karar vermiş. Sonuçta, CHP sayesinde seçimde besmele yasak" mesajını paylaştı.





Kaynak:Posta.comtr

20 Eyl 2015

Yenikapı mitinginde Erdoğan Demirtaş'ı hedef aldı!


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı “Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses” mitingi, bugün İstanbul Yenikapı Miting Alanı'nda yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan buradaki konuşmasında isim vermeden HDP'yi ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı eleştirdi.

İstanbul Yenikapı'da gerçekleştirilen "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" mitingi sona erdi. Sabah saatlerinden itibaren miting alanına ellerinde bayraklarla gelen binlerce kişi Başbakan Davutoğlu, Meclis Başkanı İsmet Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarını dinledi.

DEMİRTAŞ'A TEPKİ: CİCİ ÇOCUK...

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada isim vermeden HDP'yi ve HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ı hedef aldı. Erdoğan, 'TBMM'ye hangi partiden olursa olsun 550 tane yerli, bedeni ve kalbi ile bu ülke için çalışacak milletvekili gönderin. Ne demek istediğimi anladınız değil mi? 1 Kasım geliyor, sizlerden tarihi bir karar tarihi bir gayret istiyoruz. Hani diyorlar ya biz bir şey yapmıyoruz diye. 7 Haziran'da gittiler muhtarları tehdit ettiler. Ben her hafta muhtarlarla görüşüyorum. Geçenlerde Güneydoğu Doğu bölgelerinden davet ettim. 90 tanesi gelemedi. Tehdit altındayız onun için gelemiyoruz dediler. Cici çocuk siz kimi aldatıyorsunuz? Siz TV ekranında kimi aldatıyorsun?' diye konuştu. Erdoğan konuşmasını Arif Nihat Asya'nın 'Dua' şiiriyle tamamladı. Konuşma sonrasında Başbakan ve Meclis Başkanı da platforma çıkarak el ele poz verdi.

UĞUR IŞILAK ERDOĞAN'LA KONUŞTU

7 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen ancak 1 Kasım seçimleri için aday gösterilmeyen şarkıcı Uğur Işılak tam da Başbakan Davutoğlu konuşma yapmak için kürsüye yürürken protokolde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kısa bir görüşme yaptı.

İŞTE DAKİKA DAKİKA YENİKAPI'DAKİ MİTİNG

18.44
Erdoğan'ın konuşmasından sonra Meclis Başkanı ve Başbakan Davutoğlu anons edilerek platforma davet edildi.


İŞTE ERDOĞAN'IN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI:

Terör örgütünün tehditlerine rağmen vatanımızın bütünlüğü milletimizin birliği için sabreden bu yönde irade ortaya koyan tüm kardeşlerime Allah sizlerden razı olsun diyorum. İnanıyorum ki bu birliğinizi bozmayacaksınız. Bu yolda kararlı bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Teröre karşı tepkisini elinde bayrağıyla çakmak çakmak gözleriyle yüreğiyle dudaklarından eksik etmediği duasıyla en önemlisi aklıyla metanetiyle ortaya koyan bütün vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. 1000 yıllık kardeşliğimizi, tüm fesat odaklarına rağmen o etnik fitneyle, meshep fitnelerle, sapkın akımlarla bölmek isteyenlere en güzel cevabı bugün sizler veriyorsunuz. Sizler Yahya Kemal'in rabbimize şu hitabıyla buradasınız. Ne diyor Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yârabbi! Senin uğrunda ölen ordu budur Yârabbi! Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın! diyerek dua ettiği o büyük milletin ta kendisisiniz. Sizin bu azminiz, bu kararlılığınız sürdükçe evel Allah bu milleti bin yıllık yürüyüşünden kimse alıkoyamaz. (Erdoğan'ın bu sözleri sonrası miting alanında 'İşte ordu işte komutan' sloganları atıldı) Hacı Bektaş'ın dediği gibi bir olacağız, iri olacağız kardeş olacağız. Kardeşlerim milletlerin hayatlarında imtihan dönemleri var. Biz de 1000 yıl önce bu coğrafyaya ayak bastığımızda kesintisiz imtihan sayfasının yeni bir sayfasını yaşıyoruz. Halka hizmet hakka hizmettir ölçümüz.

"ÇIKMIŞ BİRİSİ BAYRAĞA SALDIRI MI VAR DİYOR"

Çıkmış birisi ne diyor bayrağa saldırı mı var diyor. Daha ne olacaktı. Yalan üzerine inşaa ettiğiniz bir anlayışınız var. Cesetleri paçavralara sarıp sonra bayrağa saldırı mı var diyorsunuz. Şimdi bazı beyaz türklerin desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Sazla cazla bu iş yürümez. Bayrağımız görüyoruz değil mi? yolumuz karlı dağlara düştüğünde kızıllığında ısındığımız, çöllere düştüğümüzde gölgesinde serinlediğimiz bayrağımız... Bu bayrağın düşmemesi için onun uğrunda can vermeyi vazife bildik. Malazgirt Ovası'ndan İstanbul Surlarına kadar hep bayrağımızla sembolleştirdiğimiz o kutlu davanın mücadelesini verdik veriyoruz.

"KÖKSÜZ, SEVGİSİZ MANKURT..."

Kim ki bu bayrağa el uzatıyorsa o köksüz, sevgisiz bir mankurttur. Bugün milletimizin karşısında kim varsa dün Malazgirt'te de onlar vardı. Bugün milletimizin karşısında kim varsa dün Çanakkale'de de onlar vardı. Zaman değişti isimler değişti ama araç değişmedi. Amaç her zaman bu coğrafyayı bize yar etmememek bu kutlu yolculukta bizi engellemektir. Bizi yaktıklarını yok ettiklerini zannetikleri her dönem adeta küllerimizden yeniden doğarak o kutlu sancağı zirveye dikmeyi başardık. Bugün Avrupa'da yaşayan kardeşlerimiz uzakta ama sonuna kadar millidir. Buna karşılık bedenen ülkemizde yaşadığı halde ruhen gönül coğrafyasından kopmuş olanları ibretle görüyoruz.

Bizi asıl üzen ise millilikle bağlarını koparanların Türkiye üzerinde oynanan oyunlara gönüllü figüranlık yapanlardır. Şu bayrağın renginin anlamına müdrik olmayanlardır.

Biz kimseyi etnik kimliğinden ötürü dışlamadık, dışlamayız. Benim Türk kardeşlerim, Türkmen kardeşlerim burada mı? Benim Kürt kardeşlerim burada mı? Benim zaza kardeşlerim burada mı? Benim Arap kardeşlerim burada mı? Benim Çerkez kardeşlerim burada mı? Boşnak kardeşlerim burada mı? Benim ülkemde etnik sorun değil terör sorunu vardır. Bizim mücadelemiz terör örgütüne karşıdır. 2005'te Diyarbakır'da bir konuşma yapmıştım. Bu konuşmamda neler söylemişim söyleyeyim. Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur. Sorunların parça parça adresi olmaz, bütün sorunlar Kürt olsun Türk olsun bütün Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, yağmur herkes için rahmettir. Verilen mücadeleler sonrasında artık Türkiye'nin Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır noktasına geldik. Elbette Kürt kardeşlerimin sıkıntıları vardır. Peki Türk'ün yok mu, Arabın yok mu? Bunların çözümü için nasıl mücadele ettiysek yine mücadele edeceğiz. Bundan 15 yıl önce Hakkari'ye havalimanı yapılacak denseydi buna kim inanırdı? Biz PKK'ya rağmen Selahattin Eyyubi Havalimanı'nı yaptık ve Başbakanımızla gittik açtık. Şırnak'ta da Şerafettin Elşçi Havalimanı'nı yaptık. Muş'ta yaptık, Ağrı'da yaptık. Terör örgütüne rağmen onların desteklediği siyasetçilere rağmen yaptık. At denize balık bilmezse halik bilir dedik.

Biz teröre karşı en küçük bir müsamaha göstermeyeceğiz. Dağ taş demeden bunların inlerine gireceğiz. Bu coğrafya bizim ebedi mekanımız olacak dedik. Elimizde kalan bu toprakları kurduğumuz bu devleti ilelebet muhafaza edeceğiz.

CİCİ ÇOCUK SEN KİMİ KANDIRIYORSUN?

1 Kasım geliyor, sizlerden tarihi bir karar tarihi bir gayret istiyoruz. Hani diyorlar ya biz bir şey yapmıyoruz diye. 7 Haziran'da gittiler muhtarları tehdit ettiler. Ben her hafta muhtarlarla görüşüyorum. Geçenlerde Güneydoğu Doğu bölgelerinden davet ettim. 90 tanesi gelemedi. Tehdit altındayız onun için gelemiyoruz dediler. Cici çocuk siz kimi aldatıyorsunuz? Siz TV ekranında kimi aldatıyorsun?

"BİNBAŞIMIZI, YARBAYIMIZI UNUTAMAYIZ" 
Unutmayın, Ceylanpınar'da 2 polisimizi uyurken şehit edilmesinin acısı hiç bir zaman unutulamaz. Binbaşımızın eşi ve çocuğunun yanında şehit edilmesini unutamayız. Dağlıca'da Yarbay'ımızın askerleriyle şehit edilmesini unutamayız. Türkiye'nin geldiği noktadan geri adım atılmayacağından herkes emin olsun. Demokrasiyi geliştirmede kararlıyız. Yeni Türkiye'nin yolunu açacağız. Tüm dünyadaki mazlumların umudu olan Türkiye'nin gözden çıkaracağı tek bir vatandaşı yoktur. Aramıza fitne sokmak isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Değil canının, malının, namusunun tehlikeye düşmesi, tek bir vatandaşımızın gönlünün kırılması kabul edilemez. Biz yerli ve milli olan her kardeşimize, kucağımızı ve gönlümüzü sonuna kadar açık tutacağız. Bayrağımız ortada. Milletimden, bir ricam olacak. 1 Kasım seçimlerinde TBMM'ye hangi partiden olursa olsun 550 tane yerli milli bedeni ve kalbi ile bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Şu anda Türkiye'nin tek ihtiyacı budur. Balkan Faciası diyorum çünkü bu 2 milyon kardeşimiz savaşta değil, devletimizin o bölgeden çekilmesiyle bilinçli olarak kıyıma terk edilmiştir. Biz orada fitneye mağlup olduk. Bizi başka türlü yenemeyeceğini bilenler polisimize, askerimize, kamu binalarımıza sıkılan her kurşunun hedefi birliğimizdir. bu oyuna kimse gelmedi. Biz aynı delikten iki defa sokulmayacağız. Bu çelik iradeyi bozmak isteyenlerin vay haline.

Sözlerimi Arif Nihat Asyalı'nın o duasıyla son veriyorum:
Biz,kısık sesleriz...minareleri, Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım!
 Mahyasızdır minareler...göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım!
 Bize güç ver...cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allahım!
 Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım! 
Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım! 
Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım!
 Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız; Ve vatansız bırakma Allah'ım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım!



Canım İstanbul, sevdam İstanbul, güleni şöyle dursun Ağlıyanı bahtiyar İstanbul. 17.57 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma için kürsüye çıkıyor... 17.50 Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan sonra kürsüye Meclis Başkanı İsmet Yılmaz kürsüye çıktı.

DAVUTOĞLU'NUN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI

Bu ne güzel bayrak, bu ne güzel millet. Bu ne güzel kardeşlik. Allah aşkına hangi milletin böyle asil bayrağı hangi milletin böyle çarpan kalbi var. Bir kısmınız Fırat Dicle kenarında Kürtçe ninnilerle büyüdünüz, bir kısmınız Kafkas ninnileriyle büyüdünüz. Bugün Anadolu çocukları tek bir nefes tek bir yürek oldu.

Bu ülkeyi bölmek isteyenlere karşı kıyamete kadar kardeşlik demeye hazır mısınız? Biz burda Kürt ve Türk çocuklarının nefesini birleştiriyoruz. Silvan'da yol kenarına yerleştirilen hain bombayla can veren 12 yaşındaki Fırat'ın nefesini burada hissediyorum. Ben burada Diyarbakır'da çorbacıda çalışan Şeyhmus'un nefesini görüyorum. O kardeşlerimizin nefesi ebediyen birleşmiştir. Ben huzurlarında bulunduğumuz şehit annelerimizin babalarımızın çocukları kaçırılan Diyarbakır annelerinin nefeslerinin birleştiğini görüyorum. Evet bu milleti bölmek isteyen, herkes kahrolsun, kahrolacak inşallah. Çanakkele'ye Yemen'e yürüyen yiğitlerin torunlarını bölmek isteyenler kahrolacaklar. Buradan Diyarbakır'a, Hakkari'ye kardeşlik mesajı göndermeye hazır mısınız? Türkiye'de şimdi nefesleri birleştiren bir anlayış var bir de nefesleri kesmeye çalışan bir anlayış. Biz yürekleri nefesleri birleştirmek istedik.

2002'de sayın Cumhurbaşkanımızın başında olduğu AK Parti iktidara geldiğinde OHAL'i kaldırdık, yasakları kaldırdık. Yaylaları mezraları açtık. Yaylalarda türküler söylenmeye başlandı. Irkçılığın her türü bizim ayaklarımızın altındadır. Önce demokratikleşme dedik. Cumhurbaşkanımız 2005'te Diyarbakır'da tarihi bir konuşma yaptı. O konuşmadan bugüne kadar biz vatandaşlarımıza ne söz verdiysek yerine getirdik. Çözüm süreciyle herkes eşittir dedik. Biz her vatandaşımıza aynı onur ve izzetle yaklaştık.

Kürtçe yasakları, ana dil üzerindeki baskıları her türlü baskıları kaldırmak için çalıştığımıza şahit misiniz? Anadolu'nun yaylalarını barış türkülerini açtığımıza şahit misiniz?

Dedik ki gelin bu silahları terk edin. 25013'te sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmayla her şeyi net bir şekilde ortaya koydu. Mayıs ayında silahlı olanlar yurt dışına çıkmalıydı ama çekilmedi. Daha sonra Gezi Partkı çıktı. Daha sonra 17-25 Aralık çıktı. 7 Haziran perspektifini verirken çözüm süreci üzerinden kardeşlik mesajı verdik. Onlar 8-9 Haziran'dan itibaren silahlanma ayaklanma çağrısı yaptılar. Bunu diyenler onlar değil onlar piyon. Bu piyonları kullanan bazı dış odaklar. Sizdeki bu inancı gördüğümüz için yola çıktı. Biz sırtımızı teröre dayıyoruz diyen eş başkana diyorum ki biz sırtımızı İstanbul'a, Diyarbakır'a dayıyoruz. Önce Suruç'ta 32 vatandaşımızı IŞİD öldürdü. Ardından Adıyaman'da bir askerimiz şehit edildi. Sonra DHKP-C İstanbul'da şov yapmak istedi. Sonra Ceylanpınar'da uyuyan 2 polisimiz şehit edildi.

23 Haziran'da önce IŞİD mevzilerini bombaladık. Ardından Kandil'i bombaladık.

"MECLİS'TE PKK İSTEMİYORUZ"

Bizim yavaşlayacağımızı düşünmesin. Bu mücadeleyi sonuna kadar, silahlar bırakılana kadar sürdürmeye kararlıyız. O silahlar betona gömülecek. (Meclis'te PKK istemiyoruz) sloganları sonrası - O zaman daha çok çalışacağız ve onların baraj altında bırakacağız.

"BURADAN 3 MESAJ VERMEK İSTİYORUM"

1 -Kim ne yaparsa yapsın, kardeşliğimizi pekiştirelim. Kimse bir diğer kardeşine sen Türk müsün Kürt müsün diye sormasın? Allah2ın sormadığı soruyu siz sormayın. Bazı teröristler Doğu'daki Kürt kardeşlerimize zulmederken siz Batı'da onları yüreğinize basın. Türk-Kürt kardeştir deyin. Kürt kardeşlerim hiç bir yerde kendilerinin ayrımcılığa tabi tutulduklarını hissetmesinler. Mübarek Kurban Bayramı yaklaşıyor, nefsilerimizi kurban edelim kardeşlerimizi kurban etmeyelim. Doğulu Batılıya, Türk Kürt'e, Alevi Sünni'ye daha güzel baksın.

2 - Türkiye Cumhuriyeti devleti her bir vatandaşına eşit bakar. türkiye üzerinde operasyon yapmak isteyenler bilsinler biz buradayken Türkiye'nin bir santimetre karesini böldürtmeyiz, ayırtmayız. Biz nefes alırken bu ülke üzerinden oynanan her oyunu bozarız.

3- Demokrasiyi ve özgürlükleri mutlak anlamda yaşatacağız. Herkes özgür tercihini yapacak. Kimse baskı altında oyunu vermeyecek. Her kardeşimin oy vermek için sandığa gidip milli iradeyi tecelli kılacak şekilde hareket etmesini istiyoruz. Ayağa kalkmaya var mısınız? Ey Mezapotamya, Fırat'ın çocukları, Trakya2nın çocukları, Kafkasya'nın çocukları kardeşlik demeye var mısınız?

17.17 Başbakan Ahmet Davutoğlu miting alanındaki platforma çıkarak bir konuşma yapacak... (Tam da o anlarda 1 Kasım seçimleri için aday gösterilmeyen Uğur Işılak, protokoldeki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanına giderek Erdoğan'la bir süre sohbet etti.)


17.00 Çözüm süreci klibinin ardından şehitler için Kur'an okunuyor...


16.56 Miting alanındaki dev sinevizyonda Tayyip Erdoğan'ın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki açılışları ekrana getirildi. Ardından PKK saldırılarını gösteren görüntüler yayınlandı.

16.43 Yenikapı'daki 'teröre karşı te ses' mitinginde İstiklal Marşı okundu. Ardından mitingi organize eden Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan bir konuşma yapıyor. An itibariyle alandaki kalabalık zirve noktasına çıktı...


16.37 Miting alanındaki protokol noktasına giden Cumhurbaşkanı Erdoğan burada Başbakan Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu ile tokalaştı.


16.24 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı taşıyan helikopter, Yenikapı'daki miting alanına indi. O anlarda Uğur ışılak sahnede Nazım Hikmet'in 'Bu Memleket Bizim' şiirini okudu.


16.22 7 Haziran seçimlerinde aday gösterilen ancak 1 Kasım seçimlerinde Ak Parti'den aday gösterilmeyen Uğur Işılak, sahneye çıkarak şarkı söylüyor.



16.21 Başbakan Davutoğlu'nu taşıyan helikopter Yenikapı'daki miting alanına indi
16.06 (Miting notu) Miting sonunda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in şehitler için bir dua okuyacağı belirtiliyor...
16.03 Yenikapı'daki miting alanının tamamı neredeyse doldu. Kontrol noktasında miting alanına girmeyi bekleyen vatandaşlar var...


15.55 Miting alanına gelenlerin platform üzerindeki kameradan görünümü...


15.49 Markar Eseyan: Bu süreç belki de PKK'nın silah bırakmasını sağlayacak. Bu mitingler terör örgütlerinin cenaze merasimidir. (Habertürk TV)

15.47 Yenikapı'daki miting alanında kalabalık her geçen dakika artıyor. İşte miting alanındaki son görüntüler...



15.40 İstanbul Yenikapı'daki 'Teröre karşı tek ses' mitingine dedesi, 2 yaşındaki Tayyip isimli torununu da getirmiş.

15.00 Yaklaşık 1.5 milyon kişilik miting alanına gelişler devam ediyor. Saat 16.00'da başlayacak mitingin saat 19.00'a kadar sürmesi bekleniyor. İşte saat 15.00 itibariyle miting alanındaki son durum.




20 Eylül 2015'de Yenikapı'da düzenleneceği duyurulan "Teröre Karşı Tek Ses" Mitingi için Sivil Dayanışma Platformu hazırlıklarını tamamladı ve Yenikapı meydanında dev bir sahne hazırlandı. Montajın tamamlanmasının ardından “Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses” yazılı dev pankart sahnenin önüne asıldı.

"GÜN KAVGA ETME, AYRIŞMA GÜNÜ DEĞİL"

1 milyon kişinin katılımının hedeflendiği miting öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da resmi Twitter hesabından mesaj yayınlayarak, “Tüm vatandaşlarımızı bir olmaya, birlik olmaya, teröre karşı tek ses olmaya, Yenikapı’ya davet ediyorum. Gün, kavga etme ya da ayrışma günü değil, birleşme, kenetlenme ve hedeflerimize odaklanma günüdür. Gün #TeröreKarşıTekSes olma günüdür.” çağrısında bulundu. Erdoğan, mitingle ilgili afişi de Twitter hesabında paylaştı.


DAVUTOĞLU DA TWİTTER'DAN AÇIKLAMA YAPTI

Başbakan Ahmet Davutoğlu: Bir olmak, birlik olmak, omuz omuza #TeröreKarşıTekSes olmak için aziz Milletimle Yenikapı'da bir kez daha tarih yazacağız.

TRAFİĞE KAPANAN YOLLAR

Öte yandan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, miting nedeniyle bugün bazı yolların sabah saat 08.00’den etkinlik bitimine kadar trafiğe kapalı olacağını duyurdu. Açıklamaya göre; Bakırköy Taşhanlar Köprü, Aksu Caddesi çıkışından Sahil Kennedy Caddesi Yenikapı Kavşak arası kapatılarak araçlar Bakırköy istikametine yönlendirilecek. Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi sahil istikameti, Namık Kemal Caddesi’nden Sahil Kennedy Caddesi istikameti, Atatürk Bulvarı Pertevniyal Lisesi önünden Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi istikameti de trafiğe kapatılacak, araçlar Millet Caddesi ve Vatan Caddesi’ne yönlendirilecek. Yine Sahil Kennedy Caddesi, Balık Hali’nden itibaren Yedikule’ye kadar kapalı olacak.

MİNTİNG ÖNCESİ KORKUTAN KAZA 

Yenikapı'daki mitingde görevli polis ekiplerini taşıyan İETT otobüsü, Halkalı-Sirkeci tren hattı için kullanılan üst geçide çarptı. Çarpmanın ardından meydana gelen patlamada, polisler ile aralarında zabıtalarında bulunduğu 26 kişi yaralandı. İstanbul Emniyet Müdür Mustafa Çalışkan, bir polis memurunun durumunun ağır olduğunu söyledi. Bir zabıta memurunun da ameliyata alındığı öğrenildi.


İDO’DAN UYARI 
İDO Yenikapı’ya araçlarıyla gelecek yolcularını miting nedeniyle Eminönü- Yenikapı güzergâhını kullanmaları ve özellikle miting saatine denk gelen seferlerde seyahatlerden en az 30 dakika önce terminalde olmaları konusunda uyardı.



Kaynak:Posta.comtr