ANASAYFA       SONDAKİKA       GÜNDEM       MAGAZİN       SİYASET      

10 Oca 2016

İşte Ankara'yı kana bulayan ikinci canlı bomba!


Ankara'da 10 Ekim 2015 tarihinde yapılmak istenen Barış ve Emek Mitingi'ne yönelik düzenlenen ve 102 kişinin hayatını kaybettiği katliamdaki ikinci canlı bombanın Suriye uyruklu E.U. olduğu belirle

Ankara'da 10 Ekim 2015 günü düzenlenecek barış mitingini kana bulayan katliamı gerçekleştiren iki canlı bombanın aynı karede yer aldığı fotoğraf, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına girdi. Saldırıyı düzenleyenlerden birinin Yunus Emre Alagöz olduğu açıklanmıştı.

Savcılık ve güvenlik kaynaklarından alınan bilgilere göre, soruşturma kapsamında, canlı bombaların eylem öncesinde kaldıkları hücre evinden çıkarken görüntüler tespit edildi. Hücre evi çerçevesindeki güvenlik kameraları görüntülerinin detaylı incelenmesinde, canlı bombaların eylem öncesine ait görüntülerine ulaşıldı.

Hürriyet gazetesinden Mesut Hasan Benli'nin haberine göre yetkililer görüntülerden hareketle ikinci canlı bombanın kimliğini tespit etmeye çalıştı. Bu kapsamda Interpol ile temas kuruldu. Çalışmalar sonucunda katliamı yapan ikinci canlı bombanın Suriye Uyruklu E.U. olabileceği değerlendirildi.

DNA ÖRNEĞİ VERMEDİ

İsmin belirlenmesinden sonra E.U.’nun ailesini araştıran yetkililer, canlı bombanın güvenlik gerekçesiyle adı açıklanmayan ancak bir Arap ülkesinde yaşadığı tespit edilen kardeşine ulaştı. Güvenlik birimleri, kesin kimlik tespiti için canlı bombanın kardeşi olduğu ileri sürülen kişiden, DNA örneği almak istedi. Ancak söz konusu kişinin Türk güvenlik birimlerine bu konuda yardımcı olmadığı bildirildi.

DİJİTAL KAYITLARDA VAR

IŞİD’in 'Gaziantep emiri' olduğu ileri sürülen Yunus Durmaz’ın kaldığı hücre evinde, bilgisayarı ele geçirilmişti. Bilgisayar üzerinde yapılan incelemede, E.U.’nun isminin yazışmalarda geçtiği belirtildi. Teröristlerden Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz de Şanlıurfa Suruç’ta 31 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı düzenlemişti.

21 Ara 2015

İran'dan Türkiye'ye İsrail tepkisi!


İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Cabir Ensari, Ankara ile Tel Aviv arasında ilişkilerin normalleşmesi için atılan adımları "Bu bölge için iyi bir görüntü sunmuyor. Ankara, Kudüs işgalcisi rejimiyle ilişkilerinde farklı yol izlemeli" ifadeleriyle eleştirdi.

Haftalık basın toplantısında konuşan İranlı Sözcü, Türkiye- İsrail yakınlaşmasını değerlendirerek, "İslami devletler, İslam ümmeti ve onlarca yıl işgale karşı savaşan Filistin halkının haklarının kötü yönde etkilenmediği bir politika izlemeli" diye konuştu.

Mavi Marmara olayına değinerek Türkiye- İsrail ilişkilerin "inişli- çıkışlı" bir seyir izlediğini kaydeden Ensari, "Son günlerdeki gelişmeler, Türkiye'nin komşularıyla sorun yaşadığı bir döneme denk gelmektedir. Bu da bölge için iyi bir görüntü sunmuyor" dedi.

“İran için kabul edilir değil”

Türkiye'nin Musul'a asker göndermesini de değerlendiren İranlı Sözcü, "Terörizme karşı atılacak her türlü adım, ülkelerin milli egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek uluslararası hukuk çerçevesine yapılmalı " yorumunda bulundu. Ensari, "Türkiye'nin Irak ve Suriye'de terörizmle mücadele için attığı her adımı bu iki ülke yönetimiyle koordineli yapması bekleniyor. Koordinasyon olmadan atılan her adım İran açısından kabul edilir değil " diye konuştu.

18 Eki 2015

İncirlik'te 'şüpheli durum' ikazı!


Adana'daki İncirlik Üssü'nün ABD'li komutanı Albay John Walker, askerler ile ailelerini terör olaylarına karşı uyararak, "Güvenlikleri için önlem almalarını, şüpheli durumları da ihbar etmelerini" söyledi.1

Koalisyon ülkelerinden uçak ve askerlerin de gelmesinin beklendiği İncirlik'teki devamlı ABD birliği olan 39. Taktik Grup Komutanı Albay John Walker, bu hafta sonu konuşmasında Ankara'da yaşanan bomba faciasına değinerek, "Türkiye'de bugüne kadar yaşanan en korkunç terör eylemi olduğunu, saldırının bir barış eyleminde gerçekleşmesinin de çok ironik olduğunu" belirtti. Albay Walker daha sonra askerler ile ailelerini olası bir terör konusunda uyararak "güvenlikleri için önlem almalarını, şüpheli durumları da ihbar etmelerini" söyledi.



ADANA (DHA)

Ankara katliamı soruşturmasında flaş gelişme!


Ankara Garı'nın önünde 10 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 kişi, adliyeye sevk edildi.

Ankara Garı’nın önünde 10 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 kişi, adliyeye sevk edildi.

Emniyetteki işlemleri tamamlanan şüpheliler, sağlık kontrolünün ardından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Ankara Adliyesine getirildi. Zanlılar, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunda soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarına ifade verecek.

Bu arada adliye içinde ve çevresinde çok sayıda polis güvenlik önlemi aldı. Olası bir olaya müdahale için de TOMA’lar da hazır bekletiliyor.



AA

16 Eki 2015

Rusya'dan Türkiye ile ilgili flaş açıklama!



TSK tarafından bugün Kilis'te milliyeti belirsiz bir İHA düşürülmesinin ardından Rusya'dan kritik bir açıklama geldi. Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Suriye'deki uçuşlar için Türkiye ile doğrudan temas kurulduğu bilgisi verildi. Rusya, düşürülen İHA'nın kendilerine ait olmadığını açıklamıştı.

TSK bugün internet sitesinde yayımladığı açıklamada, 'Ülkemiz hava sahası içinde, milliyeti bilinmeyen bir hava aracı tespit edilip 3 kez ikazdan sonra düşürülmüştür' demişti.

TSK'nın açıklamasında araçla ilgili başka bir detaya girilmezken, ajanslar bunun bir insansız hava aracı (İHA) olduğunu duyurmuştu. ABD'li yetkililer 'İHA Rusya'ya ait olabilir' derken, Ruslar da 'Bizim İHA'larımız planlandığı gibi operasyonlarını sürdürüyor' ifadesini kullanmıştı.

RUSYA: DOĞRUDAN TEMAS KURULDU

Rusya'dan yeni bir açıklama daha geldi. Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Suriye'deki uçuşlar için Türkiye ile doğrudan temas kurulduğu bilgisi verildi.





14 Eki 2015

Tabib Odası açıkladı: Kayıplarımız 106 kişiye çıktı!



Ankara Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada "Kayıplarımız 106 kişi, yaralılarımız 89 kişidir" denildi.

Ankara Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada "10 Ekim 2015 tarihinde, saat 10:04'de yaşanan katliamın ardından, hastanelere getirilen ve kayıt altına alınan yaralıların ve olay yerinde kaybettiğimiz yurttaşlarımızın isimlerini dikkatle takip etmiştir. Bugün güncellemiş olduğumuz kesinleşmiş kayıplarımızın isim listesi aşağıda yer almaktadır. Ayrıca, hastanelere getirilen ve kayıt altına alınan yaralıların da sağlık durumlarını dikkatle takip etmekteyiz. Bugün itibariyle (14.10.2015) güncellemiş olduğumuz kayıplarımız 106 kişi, yaralılarımız 89 kişidir. Yaralılarımızın 20'si yoğun bakımlarda, 69'u kliniklerde tedavi altındadır" denildi

Hayatını kaybedenlerin isimleri şöyle;

1. ABDÜLKADİR UYAN
 2. ABDULBARİ ŞENCİ
 3. ABDULLAH EROL
 4. ADİL GÜR
 5. AHMAD ALKHALDI
 6. AHMET KATURLU
 7. AHMET KOTOLON
 8. ALİ DENİZ UZATMAZ
 9. ALİ KİTAPÇI
 10. AYCAN KAYA
 11. AYŞE DENİZ
12. AZİZE ONAT
 13. BAŞAK SİDAR ÇEVİK
 14. BEDRİYE BATUR
 15. BERNA KOÇ
16. BİLGEN PARLAK
 17. BİNALİ KORKMAZ
 18. CANBERK BAKIŞ
 19. CEMAL AVŞAR
 20. ÇETİN KÜRKLÜ
 21. DİCLE DELİ
 22. DİLAN SARIKAYA
 23. DİLAVER KAHARMAN
 24. EBRU MAVİ
 25. ELİF KANLIOĞLU
 26. EMİN AYDEMİR
 27. EMİNE ERCAN
 28. EMRULLAH ERDOĞAN
 29. EREN AKIN
 30. ERHAN AVCI
31. EROL EKİCİ
 32. ERSİN ADSIZ
 33. FATMA BATUR
 34. FATMA ESEN
 35. FATMA KARAKURT
36. FEVZİ SERT
 37. FEYYAT DENİZ
 38. GAZİ GÜRAY
39. GÖKHAN AKMAN
 40. GÖKHAN GÖKBÖNÜ
 41. GÖKMEN DALMAÇ
 42. GÖZDE ASLAN
 43. GÜLBAHAR AYDENİZ
 44. GÜLHAN ELMASCAN
 45. GÜNAY DOĞAN
 46. HACI KIVRAK
 47. HAKAN DURSUN AKALIN
 48. HASAN BAYKARA
 49. HASAN SANCALI
 50. İBRAHİM ATILGAN
 51. İDİL GÜNEY
 52. İSMAİL KIZILÇAY
 53. KASIM OTUR
 54. KEMAL TAYFUN BENOL
 55. KORKMAZ TEDİK
 56. KÜBRA MELTEM MOLLAOĞLU
 57. LEYLA ÇİÇEK
 58. MEHMET ALİ KILIÇ
 59. MEHMET HAYTA
 60. MEHMET ŞAH ESİN
61. MEHMET TEVFİK DALGIÇ
 62. MERYEM BULUT
 63. MESUT MAK
64. METİN KÜRKLÜ
 65. METİN PEŞMEN
 66. METİN TESMEN
 67. MUHAMMET DEMİR
 68. MUHAMMET VEYSEL ATILGAN
 69. MUHAMMET ZAKİR KARABULUT
70. NECLA DURAN
 71. NEVZAT ÖZBİLGİ
 72. NEVZAT SAYAN
 73. NİLGÜN ÇEVİK
 74. NİYAZİ BÜYÜKSÜTÇÜ
 75. NİZAMETTİN BAĞCI
 76. NURULLAH ERDOĞAN
 77. ONUR TAN
 78. ORHAN IŞIKTAŞ
 79. OSMAN ERVASA
 80. OSMAN TURAN BOZACI
 81. ÖZVER GÖKHAN ARPAÇAY
 82. RAMAZAN ÇALIŞKAN
 83. RAMAZAN TUNÇ
 84. RESUL YANAR
 85. RIDVAN AKGÜL
 86. SABRİ ALMAZ
 87. SARIGÜL TÜYLÜ
 88. SELİM ÖRS
 89. SERDAR BEN
 90. SEVGİ ÖZTEKİN
 91. SEVİM ŞİNİK
92. SEYHAN YAYLAGÜL
 93. SEZEN VURMAZ
 94. ŞEBNEM YURTMAN
 95. ŞİRİN KILIÇALP
 96. TEKİN ARSLAN
 97. UMUT TAN
 98. UYGAR COŞKUN
 99. ÜMİT SEYLAN
 100. VADDETTİN KÜMEK
 101. VAHDETTİN ÖZGAN
 102. VEDAT ERKAN
 103. YILMAZ ELMASCAN
 104. YUNUS DELİCE
 105. YUSUF AKDAĞ
106. ZİYA SAYGIN

YARALANAN YURTTAŞLARIMIZIN GÜNCEL SAĞLIK DURUMU BİLGİSİ 

Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 22 yaralının 5'i yoğun bakım servislerinde, 17'si kliniklerde tedavi altındadır.

Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi 11 yaralının 3'ü yoğun bakım servislerinde, 8'i kliniklerde tedavi altındadır

Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4 yaralının 1'i yoğun bakım servisinde, 3'ü kliniklerde tedavi altındadır.

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi 10 yaralının 2'si yoğun bakım servisinde, 8'i kliniklerde tedavi altındadır.

G.Ü.T.F.

4 yaralının 1'i yoğun bakım servisinde, 3'ü kliniklerde tedavi altındadır.

H.Ü.T.F.

8 yaralının 3'ü yoğun bakım servislerinde, 5'i kliniklerde tedavi altındadır.

A.Ü.T.F. İbni Sina Hastanesi

16 yaralının 2'si yoğun bakım servislerinde, 14'ü kliniklerde tedavi altındadır.

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

2 yaralının 1'i yoğun bakım servisinde, 1'i klinikte tedavi altındadır

Turgut Özal Üniversitesi Hastanesi

2 yaralı yoğun bakım servisinde tedavi altındadır.

G.A.T.A.

1 yaralı klinikte tedavi altındadır.

"Özel hastanelerde 9 yaralı kliniklerde tedavi altındadır. Toplamda 89 yaralının 20'si yoğun bakımda, 69'u kliniklerde tedavi altında"



DHA

Bombacının babası: 'Oğlumu cezaevine atın' demiştim ama sonuç alamadım!


Ankara katliamındaki ikinci bombacı olduğu öne sürülen Ömer Deniz Dündar'ın babası, oğlunu kurtarmak için daha önce defalarca Emniyet'e gittiğini, hatta 'Bunu alın cezaevine atın' dediğini ancak sonuç alamadığını söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu da dünkü açıklamalarında, Diyarbakır bombacısının annesinin de defalarca polise gitmesine rağmen çocuğunu kurtaramadığını anlatmıştı.

Ankara katliamını Yunus Emre Alagöz’le birlikte yaptığı öne sürülen Ömer Deniz Dündar’ın 2013 yılında Suriye’ye gittiği, 2014 yılında Türkiye’ye geldiği, Türkiye’de 8 ay kaldıktan sonra tekrar Suriye’ye gittiği ortaya çıktı. Radikal’e konuşan baba M.D., ‘Benim oğlum böyle bir şey yapamaz’ dedi.

Ömer Deniz Dündar’ın babası M.D.'nin açıklamaları şöyle, "Benim oğlum böyle bir şey yapamaz. Oğlumu Suriye’den geri getirmek için defalarca emniyete gittim. Oğlum 2014 yılında Adıyaman’a geldi. 8 ay yanımda kaldı. Ben oğlumu Emniyet'e şikayet ettim. Emniyet'e, ‘Bunu alın cezaevine atın’ dedim. İfadesi alındıktan sonra oğlum serbest bırakıldı. 8 ay sonra Suriye’ye gitti. Ömer Deniz evliydi. Ömer Deniz’in bir çocuğu vardı. Ömer Deniz’le sekiz aydır hiç konuşmuyorduk. Şimdi ben ne yapacağım? Oğlumun böyle bir saldırı yaptığına dair emniyetten bana bir bilgi verilmedi’ dedi. (İDRİS EMEN / RADİKAL)

KILIÇDAROĞLU DA DÜN AKŞAM BENZER BİR OLAY ANLATTI

Bu arada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dün akşam CNNTürk-Kanal D ortak yayınında Hande Fırat'ın sorularını yanıtlarken benzer bir konuya değinmiş ve oğlunu IŞİD'in elinden kurtarmaya çalışan bir annenin çabalarının boşa çıktığını anlatmıştı:

Kılıçdaroğlu, röportajın o bölümünde şu ifadeleri kullanmıştı:

"Ben Ortadoğu bataklığını ilk telaffuz ettiğimde tepki gösterdiler. Şu an Türkiye o bataklıkta. Türkiye’de uyuyan hücreler var. Davutoğlu, kendisi bana söyledi. Uyuyan hücrelerin, bizim IŞİD’li diye gördüğümüz tipler değil; takım elbiseli, kravatlı, tıraşlı insanlar olduğunu söyledi. Ve zamanlama ile talimat neticesinde eylem yapmaya hazırlar dedi. Bunların hepsi biliniyor. IŞİD’in yuvalandığı yerler belli. Diyarbakır bombacısının annesi defalarca polise gittiğini, oğlunun IŞİD militanı olduğunu bildirdiğini söyledi. Defalarca söylemiş ama hiçbir şey yapılmadı. Ta ki Diyarbakır’da bomba patlatana kadar. Bu işlerin sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Ülkeyi onlar yönetiyor, ben yönetmiyorum."

DİYARBAKIR BOMBACISININ İFADESİ ALINIP BIRAKILDI

Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder'in ailesinin boşa çıkan çabaları bugün DHA'nın bir haberine de konu oldu. Haberin ilgili bölümü şöyle:

Diyarbakır'daki HDP mitinginde bombayı alana yerleştirdiği belirlenen ve daha sonra düzenlenen operasyonla Gaziantep'te yakalanarak tutuklanan Orhan Gönder'in ise IŞİD'e katılmadan önce ailesi tarafından polise şikayet edildiği ortaya çıktı. Çocuklarındaki değişimden rahatsız olan anne ve babasının birkaç kez şikayetinin ardından geçen yıl 25 Haziran'da polislerin Orhan Gönder'in ifadesine başvurdu. Gönder, polisteki ifadesinde hiçbir gruba üye olmadığını ve Alevi kökenli olduğu için namaz kılıp, oruç tutması ve Kuran okumasından dolayı ailesinin endişelendiğini ifade ettikten sonra serbest kaldığı öğrenildi.

Orhan Gönder'in Adıyaman'da yaşayan annesi Hatice Gönder, 2014 yılında oğlunun dershaneye gitmesinin ardından saç ve sakal uzatarak değişim yaşamaya başladığını ifade etti. Oğlundaki değişimden rahatsız olduğunu ve birkaç kez babasıyla polise şikayette bulunduklarını ifade eden anne Hatice Güngör, "Oğlum, bugün IŞİD'e katılan kişilerle arkadaşlık kurduktan sonra saç ve sakal bıraktı, tavırları değişti. Bundan rahatsız olduk ancak kendisi bize endişelenmememizi söyledi. Değişim sürünce polise gittik şikayet ettik, polis bir kez ifadesini aldı bıraktı. Daha sonra oğlum geçen yıl Ekim ayında evi terk edip Suriye'ye gitti. Sınırın her tarafını dolaştık, aylarca çocuğumuzu aradık ama bulamadık. Sonra bir gün polisler arayıp oğlumuz için Diyarbakır'a çağırdı. Bulunduğunu düşünerek Diyarbakır'a gittik, patlamayı yapacağı aklımızın ucundan geçmedi. Gittiğimizde patlamayı yaptığını duyduk. Kendisiyle konuştuğumuzda o gün de bugün de bombayla ilgisi olmadığını, kendisine tuzak kurulduğunu söylüyor."

Ailelerin çocuklarındaki değişime ve çevresine dikkat etmesi önerisinde bulunan Hatice Gönder, çocuğuyla ilgili şikayetçi olduğu zaman polisin duyarlı davranmadığını ve takibini yapabilse bugün patlamaların meydana gelmesinin engellenmiş olacağını da öne sürdü.

'POLİS TARAFINDAN BİLİNİYOR AMA GEÇİŞLER ÖNLENMİYOR' İDDİASI

Orhan Gönder'in amcasının oğlu olan Ercan Gönder ise kuzeninin ve IŞİD'e katılan diğer kişilerin polis tarafından bilindiğini ancak Suriye'ye geçişlerinin önlenmediğini öne sürdü. IŞİD saldırılarının ardından büyük üzüntü yaşadıklarını, ancak ailelerinin ve Adıyaman'ın gündeme gelmesinden rahatsızlık duyduklarını ifade etti. Gönder, kuzeninin geçen yıl Kobani protestolarının ardından kendisine gönderilen ve PKK'lılar tarafından kendisi ve ailesinin öldürüleceğine ilişkin tehditlerin yazılı olduğu mektubu aldığı 13 Ekim tarihinde ortadan kaybolduğunu, söz konusu mektubu da Emniyet Müdürlüğü'ne verdiklerini kaydetti.



Kaynak:Posta.comtr

Voleybolcu terör saldırısı nedeniyle ülkeyi terk etti!


Kadınlar Voleybol 1'inci Ligi'nin yeni takımlarından Salihli Belediyespor'da Bursa Belediyespor'la oynanacak ilk iç saha karşılaşması öncesi Ocasio şoku yaşandı.

Yeşil beyazlı ekibin Porto Rikolu oyuncusu Karina Ocasio'nun, Ankara'daki terör saldırısı sonrası Türkiye'yi terkettiği açıklandı. Kulüp Başkanı Cemal Murat Erim, Porto Riko Milli Takımı'nda da forma giyen yıldız oyuncunun kendilerine de haber vermeden ilçeyi ve ülkeyi terkettiğini açıkladı. Ocasio'nin takım için çok önemli bir isim olduğunu dile getiren Başkan Erim, şunları söyledoi:

"Ne yazık ki Ankara'da yaşanan terör saldırısı sonrası arkadaşlarına çok tedirgin olduğunu söylemiş ve bize haber vermeden, kaldığı otele taksi çağırıp Salihli'den ayrılmış. Kendisini arayıp Türkiye'de güvenlik sorunu olmadığını anlatmak istedik ancak ulaşamadık. Yapacak bir şey yok. Voleybol Federasyonu kanalıyla gerekli girişimi yapıp, yasal haklarımızı kullanacağız."



Ekrem Çağlar / SALİHLİ(Manisa), (DHA)

13 Eki 2015

Erdoğan'dan flaş Ankara saldırısı açıklaması!


Cumhurbaşkanı Erdoğan Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö ile Beştepe'de ortak basın toplantısı düzenledi. Ankara saldırısıyla ilgili Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme talimatı verdiğini açıklayan Erdoğan, Finlandiyalı gazetecinin 'Türkiye'de halk sizden korkuyor! Diktatörlük var diyorlar' sözlerine de cevap verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ankara'daki terör saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu. Finlandiyalı mevkidaşıyla ortak basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'daki saldırıyla ilgili Devlet Denetleme Kurulu'na soruşturma talimatı verdiğini söyledi. Konuşmasında isim vermeden HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ı eleştiren Erdoğan, 'Acılar ve ölümler üzerinde kendilerine bir ikbal kurmayı planlayanları kaydediyor. Daha bombanın dumanı dağılmaddan, yaralılara müdahale edilmeden suçlu ilanı yarışına girenleri üzüntüyle takip ettik. Olay yerine gidip seçim günü için romantik kasım göndermeleri yapmalarını ibretle izledik.' diye konuştu.

İŞTE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI:

Finlandiya'ın AB üyelik sürecimizle ilgili verdiği destekten ötürü kendilerine teşekkür ediyorum. Bu ziyaret ikili ilişkilerin daha da derinleşmesine katkıda bulunduğuna inanıyorum.

HAYATINI KAYBEDENLERE ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM

Ankara Garı önündeki fikirlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Olayın olduğu gün yazılı bir açıklama yaptım. Ankara Garı önündeki iki ayrı patlamada 97 vatandaşımız hayatını kaybetti. Demokratik haklarını kullanmak üzere bir araya gelen bu elim olay bizi derinden üzmüştür. Burada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmety diliyorum. Türkiye'nin birliğine yapılan bu saldırıyı bir kez daha şiddetle kınıyorum.

Bu saldırı Türkiye'ye yapılmıştır Saldırının hedefi orada bulunan vatandaşlarımızla beraber milletimizin tamamıdır.

ASALA, PKK, DHKP-C, EL KAİDE...

Terörün sinsi yöntemleriyle ilk kez karşılaşmıyoruz. Farklı isimler altında faliyet gösteren terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Örneğin Ermeni terör örgütü ASALA 42 diplomatımızı şehit eden terör eylemleri gerçekleştirdi. 70'li yıllardan beri farklı terö örgütlerine binlerce kurban verdik. PKK'nın terör eylemlerinde bugüne kadar 14 bin kamu personelimiz, vatandaşımız hayatını kaybetti. 21 yıldır DHKP-C örgütü Özdemir Sabancı ve Savcı Kiraz cinayetlerinden sorumludur. El Kaide ise İstanbul'da 57 kişinin ölümüne neden oldu. Suriye ve IRAK'ta ortaya çıkan DAİŞ de Türkiye'ye karşı mücadele eden örgütlerden birisidir.

Bugün de PKK, DHKP-C ve DEAŞ Türkiye'ye karşı mücadele veriyor.

Terör karşısında terör örgütleri karşısında çifte standar kullanan herkes açık söylüyorum teröre hizmet ediyor. Evlerinin önünde, çarşıda, pazarda eşlerinin gözleri önünde alçakça şehit edilen askerlerimiz için de polislerimiz de DAİŞ tarafında şehit edilen astsubayımız için de, Silvan'da ekmek almaya giden Fırat ve Bismil'de roketle parçalanan 9 yaşındaki Elif için de... Gaziantep'te PKK'nın bombalı araçla saldırısında da... Son olarak Ankara Garı'nda hayatını kaybeden 97 vatandaşımıza da aynı şekilde üzülüyoruz. Tüm terör örgütleri bizim nazarımızda aynı derecede canidir. Diğer terör olayları gibi Angkara Garı'ndaki saldırı da bizim için bir sınavdır, sınamadır. Bu sınamadan başarıyla çıkacağımıza inanıyırum. Ülkemizde faili meçhuller uzun bir süre önce kapandı. Suçlular en kısa sürede adalete teslim edilecektir.

DEVLET DENETLEME KURULU'NA TALİMAT 
Talimat verdim Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirdim. Kapsamlı bir inceleme ve araştırma yapılması talimatını verdim. Hiç bir ihtimalin gözardı edilmemesi gerekiyor. DHKP-C, PKK , DAİŞ tüm terör örgütlerinin saldırı ihtimali göz önünde tutulmalıdır. Buradan tüm milletime seslenmek istiyorum. Milletçe sabrımızın, birliğimizin sınandığı bu dönemde 78 milyon T.C vatandaşı olarak hepimize düşen görevler var. Tarih bu kritik günlerde takındığı tutuma göre kaydedecektir. Diğer tüm hesaplarını bir kenara koyup kendi çıkarları için farklı yola sapanlar böyle dönemlerde turnusol vazifesi görüyor. Şehit edilen asker, polis, korucu, kamu görevlilerimizi görmezden gelenleri tarih kaydediyor.

DEMİRTAŞ'A TEPKİ

Acılar ve ölümler üzerinde kendilerine bir ikbal kurmayı planlayanları kaydediyor. Daha bombanın dumanı dağılmaddan, yaralılara müdahale edilmeden suçlu ilanı yarışına girenleri üzüntüyle takip ettik. Olay yerine gidip seçim günü için romantik kasım göndermeleri yapmalarını ibretle izledik. Hayatı durdurma kampanyası başlatanların iki yüzlülüğüne şahit olduk. Kalemini silah gibi kullananları gördük. Türkiye bu süreçte gerçekten çok şey öğrendi. Yaşadığımız sorunları aşmanın yolu birliğimize, beraberliğimize, istikrara sahip çıkmamızdan geçiyor. Bu süreçte en iyi imtihanı milletimiz verdi. Milletimiz hiç bir provokasyona izin vermeyerek tercihinin huzurdan ve istikrardan yana olduğunu gösterdi.

Artık terör olaylarının yoğun olarak görüldüğü yerlerde daha güçlü bir şekilde güvenlik güçlerinin yanında yer aldığını görüyoruz. Siyasi ekonomik sosyal çalkantıların maliyetini hep birlikte yaşıyoruz. Yeniden bir arada olma, diri olma kararlılığını göstereceğimiz günlerin yakın olduğunu biliyorum.

FİNLANDİYALI GAZETECİNİN SORUSU

1-
Bazı vatandaşlar sizden korkuyorlar. Sizi diktatör olmakla suçluyor. TErör olayında devletin parmağı var iddiası var. Bu iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle hangi gazetedensiniz? Öncelikle diktatörün olduğu ülkede böyle bir soru soramazsınız. Diktatörün olduğu bir ülkede Cumhurbaşkanınınailesi dahil sınırsız hakaretin olduğunu göremezsiniz. AB üyesi ülkelerinde olmayan talep ve etkinlikleri Türkiye'den daha fazla olan ülkelerle yarışırız. İddia ediyorum, yazılı ve görsel medyada, çocuklarım eşim başta olmak üzere her türlü hakareti sınırsız bir şekilde yapmaktadır. 13-14 yıllık başbakanlık döneminde bunları sabırla karşıladık.

Şimdi derin devlet diyorlar. bunu neye göre söyleniyor. Konuşmamda bunu ifade ettim. Bir tespiti net yapmamız lazım fikirle mi bilgiyle mi konuşuyoruz? Fikirle konuşursanız hep yanılırsınız. Bilgiyle konuşursanız bilgide saygı vardır. Bilgiyle değil dedikoduyla konuşuluyor.

Türkiye ekonomide nereden nereye geldi, özgürlüklerde nereden nereye geldi.. Eğitimden sağlıkta nereden nereye geldi. Bunların ölçüsü bilgi olarak ortada. Bütün bunlara rağmen ifitralara devam ediliyorsa benim söyleyecek sözüm kalmaz. İftirayı atanlar rahatlıkla ortalıkta dolaşıyor. Derin devlet diyerek aslında kendilerini gizliyorlar.

Emniyet, Adalet bütün çalışmalarını sürdürüyor. Hangi örgütler tarafından yapılmış ortaya çıkacak. İzler sürülüyor, canlı bombalarla ilgili testler yapılıyor. İstihbarat örgütlerimizin yaptığı açıklada yurt dışından gelen canlı bombaların eylem yapacağı bu tweetlerle de ortaya çıktı. Biraz sabırlı olmak gerekiyor. Neticesinde bu haince eylemi kim yaptı bunları birlikte göreceğiz

2-
Gelinen noktaya göre saldırganların kimlikleri belilendi mi, dış bağlantı söz konusu mu? İhmal ve istihbarat zaafiyeti iddiası var. 2 bakanın istifası isteniyor ne diyeceksiniz?

Bu tür faliyetlerde hiç bir zaafiyetin olmadığı diye bir şey ifade edilemez. Ancak bunların boyutu iyi ortaya konulmalı. Öncelikle bizim bir neticeye gitmemiz gerekiyor. DNA testleri yapılırken istihbarat örgütününv ermiş olduğu ülkemizde değişik eylemleri yapmaya yönelik Suriye kaynaklı bazı bilgiler var. Bu bilgileri istihbarat örgütlerimiz bize dinlemelerde, teknik takiple bu bilgiler ulaşır. Bu tür adımlar atılmıştır. Ekskiklerimiz nerede bunun da üzerine gidilecektir.

Bu tür olaylarda hemen istifa mekanizmasını çalıştırma anlayışı doğru değildir. İstifasını versinlşer derseniz burada şu ortaya çıkar: Biz devlet yönetiyoruz, hatamız olabilir. İstifa mekanizmalarını bu kadar kolay çalıştırıyorlarsa bir siyasi partiye niye başkan olunur? Birileri de size istifa et dediğinde niye istifa etmiyorsunuz? 100'de 100 başarılı olunamayabilir. Bu arkadaşlarımız Türkiye'nin dört bir yanına terörle mücadelenin kavgasını veriyorlar. Gerek İç İşleri Bakanımız gerek Adalet Bakanımız bu mücadelenin içindeler. Hemen istifa ile çözüm bulamazsınız.



Kaynak:Posta.comtr

4 Eki 2015

Ankara'da bir kaza daha 12 yaralı!


Ankara'da Eskişehir Yolu'nda az önce trafik kazası meydana geldi. Hafriyat kamyonu önce bir özel halk otobüsüne çarptı daha sonra da bir taksiyi altına aldı. Olay yerine çok sayıda ambulans sevkedildi. Gelen ilk bilgilere göre kazada 12 kişi yaralandı.

Başkent’te bir kamyon ile özel halk otobüsü çarpıştı. Kaza sonrası bölgeye çok sayıda ambulans sevk edildi.

Alınan bilgiye göre, Ankara-Eskişehir karayolu üzerinde Tarım Bakanlığı önünde kamyon ile özel bir halk otobüsü çarpıştı. Kaza sonrası bölgeye çok sayıda ambulans sevk edildi.



Kaynak: İHA

1 Eki 2015

Ankara'da belediye otobüsü faciası!


Ankara'da belediye otobüsünün durağa dalması sonucu 12 kişi hayatını kaybederken, en az 12 kişi de yaralandı.

Ankara Cebeci Dikimevi’nde belediye otobüsünün durağa dalması sonucu ilk belirlemelere göre 12 kişi hayatını kaybederken, 12 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Valilikten yapılan yazılı açıklamada, saat 13.30 sıralarında Çankaya-Cebeci Dikimevi Kavşağı’ndan Kurtuluş istikametine seyir halindeki toplu taşıma aracının henüz belirlenemeyen nedenle şoförün araç hakimiyetini kaybetmesi neticesinde otobüs durağına çarparak kaldırımda yaklaşık 80 metre sürüklendiği anımsatıldı.

Kazada ilk tespitlere göre 12 kişinin hayatını kaybettiği ve 12 vatandaşın yaralandığı ifade edilen açıklamada, olayda 8 aracın hasar gördüğü belirtildi.

Yaralıların 3 hastanede tedavi altına alındığı bildirilen açıklamada, olaya adli makamlarca el konulduğu ve tahkikata devam edildiği kaydedildi.

ANKARA VALİSİ: OTOBÜS ŞOFÖRÜNÜN İLK İFADESİ 'OTOBÜS BENİM KONTROLÜMDEN ÇIKTI' ŞEKLİNDE

Otobüs şoförünün herhangi bir sağlık sorununun bulunmadığını aktaran Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar "Kalp krizi gibi bir şeyi de yok. Şu anda otobüs şoförü karakola gitmek üzere. İlk ifadesi, 'Otobüs benim kontrolümden çıktı' yönünde" diye konuştu.

Kılıçlar, şunları kaydetti:

"Gördüğünüz gibi durağa ve duraktan da kaldırımın üzerinden 70-80 metre önüne gelen vatandaşlarımızı sürükleyerek 70-80 metre sonra durmuş. İlk bilgilerimiz bu kadar. Hepimize geçmiş olsun. Vatandaşlarımıza başsağlığı, ailelerine sabır diliyorum."

"Otobüsün altında şu anda birileri var mı?" sorusu üzerine Kılıçlar, "Burası olay yeri. Biz gerekeni yapıyoruz. Siz de bizim çalışmalarımızı kolaylaştırın" dedi.





Kaynak: Posta.comtr

30 Eyl 2015

İşte CHP'nin seçim bildirgesi!


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin seçim bildirgesini açıkladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasında, 'YÖK ve Passolig belasını kaldıracağız' dedi.

CHP, 1 Kasım seçimleri için hazırladığı seçim bildirgesini bugün Ankara'da ATO Congresium'da açıkladı. Toplantı CHP'nin seçim şarkılarıyla başladı. Ancak evinden çıkmadan, televizyondaki canlı yayında organizasyon komitesinin toplantıda seçim şarkılarını salona dinlettiğini gören CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, müdahale etti, müzik yayını kesildi. CHP lideri, PKK saldırıları nedeniyle şehitler olduğunu, toplantıda müzik kullanılmamasını istedi.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması:


Bugün 30 Eylül 2015. Seçimden bu yana 5 ay geçti. 5 ay sonra yeni bir seçim bildirgesi ile karşınızdayız. Bu seçim bildirgesini gençlere adıyoruz. Gençler yarının umududur. Ama gençler bugünün de ortaklarıdır. Baskıya karşı direnen, özgürlüğü savunan gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. ‘Ali İsmail'lere, ‘Özgecan'lara adıyoruz bu seçim bildirgesini.

Öğrenci, memur, işçi, işsiz, çiftçi… bütün gençlere. Taşeron işçisi olan gençlere, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda olan gençlere, asgari ücrete mahkûm gençlere, mevsimlik işçi gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Soma'da yaşamını yitiren genç maden işçilere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Üniversitelerimizde okuyan 6 milyon üniversite öğrencisine adıyoruz bu seçim bildirgesini.

TOMA’lara biber gazlarına karşın polis barikatlarının önünde elinde karanfille bekleyen kitap okuyan yarattığı mizahla bir diktatöre diz çöktüren gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini.

“ÜVEY EVLAT MUAMELESİ ÇEKTİLER”

Neden gençler? Büyüklerin kabahatlerinin faturasının gençlere ödetildiği için gençler diyoruz. Ve bugün ülkemizin nüfusunun yarısı gençlerden oluşuyor. En ciddi sorun olarak işsizlik duruyor. 13 yıldır iktidar olanlar gençlerin hangi sorununu çözdüler? Üvey evlat muamelesi çektiler. Gence sen sus senin konuşma hakkın yok dediler. Oysa o babalarından daha iyi yetişmişti. Daha iyi sorguluyordu. O nedenle biz gençleri baş tacı yapacağız. Gençleri bu ülkenin umudu olmanın yanında ortağı yapacağız.

Genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 18,9, genç kadınlarda yüzde 22,6. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencilerinden söz ettim. Mevcut yurtlar yüzde 10'nunu bile karşılayamıyor. Yüzde 90'ının nerede barındığını iktidar bile bilmez. Adım bile atmadılar

“BİZ GENÇLERİ BAŞ TACI YAPACAĞIZ”

Oysa gençlik, genç potansiyelimiz bu ülkenin en büyük üstünlüğü. 2035'e kadar bu üstünlüğümüz devam edecek. Sonra Türkiye yaşlılar grubuna girecek. Onlar gençleri göz ardı ettiler, biz gençleri baş tacı yapacağız.

“GENÇLERİ OLAĞAN ŞÜPHELİ SIFATINDAN ÇIKARACAĞIZ”

Bir süreç başladı. 12 Eylül hukukuyla başladı. Gençler olağan şüpheli olarak görünüyorlar. Bakın gençlerle ilgili maddeye orada da aynısı var. Gençleri olağan şüpheli sıfatından çıkaracağız. Onları olağan şüpheli olarak değil onları olağan yurtsever olarak göreceğiz.

Gençlerden ne bekliyoruz? Beklediğim bir şey var. İster burada, ister sokakta caddede, ister işyerinde olan bütün gençlere sesleniyorum. Görülmeyen gençler var, merdiven altı atölyelerde çalışanlar, çöplerden kağıt toplayanlar var, yeraltında yüzlerce metre çalışan alın teri döken işçiler. Bu gençler var.

“SİYASETİ DİNOZORLARDAN TEMİZLEYİN”

Bir gördüğümüz gençler var. Üniversite gençleri. O zaman yapmamız gereken şu. Biz bu gençlerden ne bekliyoruz? Sizlerden istediğim sadece bir şey var. Siyasete ilgi gösterin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin. Siyasette aktif olarak yer alın.

Eğer sizler siyasete girerseniz emin olun Türkiye’de bugün yaşananların hiçbiri olmazdı. Ülkeye barışı sizler getirirdiniz.

Yüzde 10 gençlik kotası getirdik. Oran az diyorsanız önümüzde kurultay var. Gelin kurultaya oranı yükseltin ben size destek vereceğim. Siyasete girin aktif unsur olarak öne çıkın diyorum. Biliyorum içinizden şunu söylüyorsunuz. “Su başlarını devlet tutmuş nasıl gireceğiz? Babamız amcamız bize izin vermiyor siyaset yapalım.”

“SİZDEN SADECE SİYASETE GİRMENİZİ İSTİYORUM”

Mücadele ruhunuzu kaybetmeyin, kesinlikle başaracaksınız. Peki biz size ne vaat ediyoruz? Sizden sadece siyasete girmenizi istiyorum. Zaman zaman şikayet ediyordunuz, partiye üye olmak istiyoruz ama kabul etmiyorlar. Hiçbir partinin yapmadığını yaptım. Buradan bütün gençlere sesleniyorum. CHP’nin internet sitesine girin internet üzerinden partiye üye olun. Hiçbir engel yok önünüzde siyaset için.

“ANNEYE BABAYA ASLA YÜK OLMAYACAKSINIZ”

Biz size ne vaat ediyoruz? En büyük sorun işsizlik miydi, evet. Üniversiteyi bitiren işsiz, liseyi bitiren işsiz. İşsizlik diz boyu. Düşündük taşındık. İşsizlik sadece bugünün değil geleceğin de sorunu ve çözmemiz gerekiyor. O zaman dedik ki iş garantili eğitim yapacağız. Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri olacak. Anneye babaya asla yük olmayacaksınız. Üçüncü sınıftan itibaren fabrikalarda staj yapacaksınız. Mezun olduğunuz gün işiniz hazır. Bütün anne babalara sesleniyorum. Oğlunuzu meslek lisesine gönderdiniz işsiz. Ama bizim getireceğimiz düzende oğlunuz kızınız asla işsiz olmayacak, asla.

“TAŞERON İŞÇİLERİN TAMAMI KADRO ALACAK”

800 bin taşeron işçi var. Bunların yüzde 80’i genç. İş güvenceleri yok. Ömür boyu asgari ücrete mahkum. Geçen seçim bildirgesinde de söylemiştim. Sözümün kapı gibi arkasındayım. Taşeron işçilerin tamamı kadro alacak. Sendikalı olacak.

“ASGARİ ÜCRET CHP İKTİDARINDA NET 1500 LİRA OLACAK”

Yine işçilerin yüzde 80’i asgari ücretle çalışıyor. Şu anda mevcut asgari ücretle çalışanların yüzde 80’i genç. 1054 liraya çalışıyorlar, aldıkları para bu. Söz verdim, sevgili gençler size sözüm söz. Asgari ücret CHP iktidarında net 1500 lira olacak. Bunun yeterli olmadığını ben de biliyorum. Ama bir adım atıyoruz. Mali disiplini bozmadan bu işi çözeceğiz. Herkes rahat yaşayacak, bir nefes alacak. Bin liradan 1500 liraya çıkması rahat nefes almanızı sağlayacak.

“İŞ BULDUKTAN SONRA PARAYI SİZDEN İSTEYECEĞİZ”

Burada bitmiyor, daha devamı var. Üniversitede okurken öğrenim için kredi alıyor. Mezun olunca devlet yakasına yapışıyor. Borcunu öde… İyi de işi yok. İcraya veriyor. Sevgili gençler CHP iktidarında iş buluncaya kadar bu borçların tahsili engellenecek. İş bulduktan sonra parayı sizden isteyeceğiz, faizler de silinecek.

“CHP İKTİDARINDA BÜTÜN MEYDANLAR SİZİN OLACAK”

Ve sevgili gençler, bir ülkede diktatöre diz çöktüren sevgili gençler sizinle gurur duyuyoruz. CHP iktidarında bütün meydanlar sizin olacak. Meydanlarda özgürce gezeceksiniz. Biber gazı CHP iktidarında olmayacak. Çünkü biz düşünceden korkmuyoruz. Yasaklar, yasaklar da kalkacak. Gençler özgür bir ülkede olmanın havasını teneffüs edecekler.

Az önce söyledim. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencimiz var. Sadece yüzde 10’u yurtlarda kalabiliyor. Sadece gençlere değil, çocuklarını üniversiteye gönderen bütün anne babalara söylüyorum. 13 yıldır çözemediler bu sorunu. Sözüm söz 1 yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi benim yurdum yoktur demeyecektir, herkesin yurtta yeri olacaktır. Yurtlar öyle koğuş sistemine göre de değil. birer ikişer kişilik odalar. İnternet erişimi olacak ve dolayısıyla her anne baba benim oğlum kızım güvenli bir ortamda okuyor diyecek.

PASSOLİG VAADİ: SÖZ KALDIRACAĞIM BU BELAYI

Ve önemli bir uygulama. Gençler maça gitmek istiyor. Passolig nedeniyle maça gidemiyorlar. Söz kaldıracağım bu belayı. Özgürce maçlara geleceksiniz. Niye getirdiler? Efendim slogan atılıyor da beyefendiler rahatsız oluyorlar. İyi de o sloganlar boşuna atılmıyor ki orada, bir nedeni var. Sormuyor nedenini. Passolig’i kaldıracağız herkes özgürce maça gidebilecek, istediği sloganı da atabilecek.

“YÖK BELASINI KALDIRACAĞIZ”

Üniversite öğrencileri, mezun oluyorsunuz, kaymakam, vali oluyorsunuz. Polis oluyorsunuz, doktor oluyorsunuz. Ama üniversitedeyken sizi yönetimin dışında tutuyorlar. Biz YÖK belasını kaldıracağız ve öğrencilere üniversite yönetiminde söz ve karar imkanı sağlayacağız. Sizin söz hakkınız olacak.

Mevsimlik tarım işçileri hepsi sigortasız çalışıyor, tamamının sosyal güvencesini sağlayacağız.

“SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE LİSEKART GETİRECEĞİZ”

Lisekart. Aile sigortası kapsamında lise öğrencileri, son sınıf öğrencilerine lisekart getireceğiz, tamamını sosyal devlet karşılayacağız.

“İKİNCİ ÖĞRETİM HARÇLARINI KALDIRACAĞIZ”

Ve atama bekleyen öğretmenler. İkinci öğrenimde harçlarınız var onları da kaldıracağız. Eğitimi parasız yapacağız. Göreceksiniz gençler için düşündüğümüz her şey aslında ülkenin geleceği için düşündüklerimizdir. Sizin için aldığımız her karar ülkemizin geleceği için alınmış bir karardır.

“BİRİSİ GELİP SİZE, “İNANÇ ÜZERİNDEN SİYASET” YAPARSA BİLİN Kİ…”

Ve gençler sakın tuzağa düşmeyin. İster üniversitede, ister meydanda, ister caddede eğer birisi gelip size, “inanç üzerinden siyaset” yaparsa bilin ki o bu ülkeye en büyük ihaneti yapan insandır. Yine birisi gelir “etnik kimlik üzerinden” siyaset yaparsa o kendi ülkesini seven birisi değildir. Ayrıştırıcıdır bölücüdür.

Ve bir başka konu. Yaşam tarzı. Herkesin yaşam tarzına saygılı olacağız. Herkesin inancına saygılı olacağız. Bunları siyasette kullanılan araçlar olmaktan çıkaracağız. Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset. Bunları kabul etmeyin. Ülkenin dünya kadar sorunu var. Onlara odaklanın. Ama şunu unutmayın, herhangi bir yurttaşımız inancı dolayısıyla ötekileştiriliyorsa onun sorununu çözeceğiz. Etnik kimliğinden ötürü ötekileştiriliyorsa eşit yurttaşlığı savunuyoruz diyeceğiz.

Daha önce bu salonda 19 nisan 2015’te “yaşanacak bir Türkiye” adıyla seçim bildirgemizi açıklamıştık. Bunu açıkladıktan sonra yurtiçi ve yurtdışında ciddi yankıları oldu. CHP’nin ürettiği politikalarının çok önemli olduğu, tutarlılığı pek çok çevre tarafından vurgulandı. Çünkü seçim bildirgesiyle biz, var olan sorunları çözmeye yönelik ciddi öneriler üretmiştik.

“HEMEN HEMEN BÜTÜN SİYASİ PARTİLER ÖRNEK ALDILAR”

Bizim seçim bildirgemizi hemen hemen bütün siyasi partiler örnek aldılar. Bunu da alacaklar göreceksiniz. Örnek aldılar diye üzülmüyoruz, tam tersine mutluluk duyuyoruz. Bu şunu gösteriyor demek ki ülkenin sorunlarını en iyi analiz en iyi çözüm üreten parti CHP’dir. Demek ki devlet yönetiminde en iyi kadrolar CHP’de var. İktidar olduğumuzda diyorlar ya CHP’nin kadroları var mı, evet CHP’nin kadroları var. Eğer bu seçim bildirgesini diğer partiler bizi örnek alıyorlarsa, bundan gurur duyuyoruz.

“HER KURUŞUN HESABINI YAPTIK”

Ve biz ayrıca sadece üreten değil hakça bölüşen bir stratejiyi de izledik. Bir şey daha politikamızı açıkladık önce “kaynak nerede nerede” diye sordular. Onlar da baktılar ki kaynak var, “en iyisi biz alalım biraz değiştirip bunu uygulamaya koyalım” dediler. Seçim bildirgelerimizin ne kadar büyük bir ciddiyetle hazırlandığını gösteriyor bu. Her kuruşun hesabını yaptık. Uygulanması mümkün olmayan bir projeyi asla gündeme getirmedik.

“KOALİSYON KURULACAKTI KİM ENGEL OLDU?”

Şu soru akla gelebilir. Beş ay önce bildirgeyi açıkladık. 7 Haziran’da sandığa gittik. 1 Kasım’da gidiyoruz, neden? Hangi gerekçeyle gidiyoruz? Birinci soru bu. İkinci soru, kim engel oldu buna? Koalisyon kurulacaktı kim engel oldu?

Önce şunu söyleyeyim. Düne kadar hep milli irade milli irade derlerdi. Biz de saygılıyız. Hiçbir zaman sandıktan çıkan oylara saygısızlık etmedik. Halk kimi iktidara taşıdıysa ona saygı gösterdik. Ama demokrasinin gereği olarak varsa bir yanlışları onları gündeme getirdik. Haksızlıkları gündeme getirdik. Bu bizim görevimizdi. Bütün ülkelerde iktidar vardır, ama sadece demokrasilerde muhalefet vardır.

Seçimden çıkan sonuç… Bir, halk diyordu ki ben başkanlık sistemini kabul etmiyorum, tek adam yönetimini de kabul etmiyorum. İkinci sonuç, 13 yıldır tek başına yönetiyorlar Türkiye önemli bir noktaya geldi, ciddi sorunları birikti, oturun kendi aranızda anlaşın ve ülkeyi yönetin. Peki bunu en iyi okuyan parti hangisi?

“OYUNA SAYGI GÖSTERDİK, HEMEN SEÇİM DEMEDİK”

Buradan bütün yurttaşlarıma söylüyorum. Sizin oyunuzu yani milli iradeyi, yani sizin hedefinizi en iyi okuyan parti CHP’dir. Oyuna saygı gösterdik, hemen seçim demedik. Ülkenin biriken sorunları var. Bakın bu seçimde sloganımız “Önce Türkiye” biz bir sonraki seçimi düşünmedik hiçbir zaman. Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya ve bu sorunların önemli bir kısmı bir partinin çözebileceği sorunlar değil. En iyi okuyan biziz, mütevazı değiliz. En iyi okuyan bizsek sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın.

Bu süre içinde MYK’nın il başkanlarını, belediye başkanlarını topladık, çıkan sonucu değerlendirdik. Ve yeni bir anlayışla yol almamız gerektiğini düşündük. Madem ki vatandaşımız, “gerginliklerden uzak durun, siz kavga ediyorsunuz zararı biz çekiyoruz” diyorsa, o zaman yeni bir anlayışı egemen kılmamız lazımdı. Bu toplantılardan sonra dedik ki, “evet ülkenin koalisyona ihtiyacı var.” 14 madde halinde koalisyon ilkelerini belirledik ve paylaştık. Dedik ki “bakın bizim ilkelerimiz bunlar. Sizler de koalisyon yanaysanız sizler de belirleyin. Kimin kiminle koalisyon kuracağı değil, hangi ilkelerle kurulacağı önemli.”

“MHP’NİN MALUM NEDENLERİYLE BU GERÇEKLEŞMEDİ”

Ve şunu da söyledik: “Bizim gönlümüz, yüzde 60’lık blokun ki 292 milletvekili ediyor, hükümet olmasıdır.” Bunu da paylaştık. Ama siz de biliyorsunuz, vatandaşlarımız da biliyor. MHP’nin malum nedenleriyle bu gerçekleşmedi. Daha sonra görev Sayın Davutoğlu’na verildiğinde, sayın Davutoğlu geldi. Biz bir ilki daha gerçekleştirdik. Dedik ki “14 ilkeden yola çıkıyoruz, 5 temel sorunu var. Bunları çözmemiz lazım. Eğer bunları yapabiliyorsak koalisyonu kuralım.” Kendilerine bütün ayrıntıları anlattık. Öyle 30 -35 gün değil, YAŞ ve bayramın girmesi nedeniyle koalisyon görüşmelerinin süresi 10 gündür.

“KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI?”

Sonra dediler ki “üç aylık seçim hükümeti kuralım.” Biz bunu kabul etmedik. Milli iradeye duyduğumuz saygı nedeniyle kabul etmedik. O zaman seçim ne olacak? Seçimden sonra aynı tablo çıkarsa bir daha mı uzlaşamayacağız? Bunu gayet açık şekilde ifade ettik. Koalisyon hükümeti neden kurulamadı. Neden kurulamadı? Biliyorsunuz herhalde? Bilmiyor musunuz?

“SARAY’DA OTURAN ZATIN BASKISINI OMUZUNDA SIRTINDA DÜŞÜNCESİNDE HİSSEDİYORSA O KİŞİ LİDER OLAMAZ”

Eğer bir siyasi lider, özgür iradeye sahip değilse, eğer bir siyasi lider kendi iradesini bir başka iradeye ipotek ettiyse o lider koalisyon kuramaz ve o ülkeyi yönetemez. Tablo bu.

Saray’da oturan zatın baskısını omuzunda sırtında düşüncesinde hissediyorsa o kişi lider olamaz. Lider vesayeti reddeden kişi demektir. Özgürce karar alan kişi demektir. Arkadaşlarıma söyledim, “görüşmelerde ne soruyorlarsa bütün samimiyetinizle cevap verin.” Ve görüşmelerin tamamını tutanaklara aldık. Çünkü biz zaman zaman bize yöneltilen iftiralardan çok rahatsızdık. Bakın tutanakları aldık kimse bize yönelik eleştiri dile getirmiyor. Varsa eleştiri, bizim söylediklerimiz kamuoyunu rahatsız edecek söylemlerse zaten çoktan paylaşırlardı. Bu nedenle koalisyon gerçekleşmedi.

“MİLLİ İRADEYİ BİR KİŞİNİN DUDAĞINDAN ÇIKAN SÖZ OLARAK KABUL EDİYORLAR”

Ülkenin cumhurbaşkanı meydan meydan dolaşıp “400 vekil verin, vermezseniz bu tablo çıkar” dedi. Toplumun önüne acı kan ve gözyaşı şantaj malzemesi olarak konmuştur. Şimdi buradan, bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. CHP olarak biz üstümüze düşen görevleri yerine getirdik, kıl payı kadar saygısızlığımız yoktur. Ama onlar senin iradeni kabul etmediler. Önüne bir şantaj tablosu koydular, ya oy verirsin ya ben hep seçime giderim diye. Çünkü onlar milli iradeyi bir kişinin dudağından çıkan söz olarak kabul ediyorlar. Ben milli iradeyi senin iraden olarak kabul ediyorum.

“EĞER KOALİSYON KURULSAYDI EMEKLİLERİMİZ İLK İKRAMİYELERİNİ ALMIŞ OLACAKLARDI”

Eğer koalisyon kurulsaydı. Geçen kurban bayramında emeklilerimiz ilk ikramiyelerini almış olacaklardı. Halka ne söz verdiysek, tamamını kendilerine söyledik. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır. Ne veriyoruz emekliye zaten? Asgari ücretliye ne veriyoruz? Bizi işverenlere şikayet ettiler, CHP’ye niye karşı çıkmıyorsunuz diye? Aslında iktidarsız olan bir iktidar, tablo bu.

“NEDİR O BEŞ TEMEL SORUN?”

Bir ilki daha başardık. Dedik ki ülkenin beş temel sorununa çözüm üretmemiz gerekiyor. Nedir o beş temel sorun?

Bir, Türkiye’de demokrasinin hukukun üstünlüğü. İki, ekonomi. 13 yılda buraya getirdiler. Üç, dış politika. Dört, eğitim, ve beş toplumsal barışımız yani Kürt sorunu. Şimdi buradan diğer siyasetçilere sormak istiyorum. Bizim dışımızda, Türkiye’nin beş temel sorununu dillendiren başka bir siyasi parti var mı? Herkes bir ucundan tutuyor. Oysa sorunu bileceksiniz. Neden bizim seçim bildirgelerimiz örnek alınıyor? Çünkü bunları yapacak kadroları yok, bilgileri yok, birikimleri yok. Bilgi birikim ve kadro sadece ve sadece CHP’de var.

Hukukun üstünlüğü… Eğer siz 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmezseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Darbe hukukunu tahkim ederseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Yargı bağımsızlığının olmadığı ülkede demokrasiden mi söz edeceğiz? Bir kişi konuştuğu zaman bütün savcıların harekete geçtiği ortamda demokrasiden mi söz edeceksiniz? Lise öğrencilerinin hapse atıldığı ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz?

“YÜZDE 10 SEÇİM BARAJINI KALDIRACAĞIZ”

“Ben anayasaya uymuyorum, anayasayı bana uydurun” denilen bir ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz? Yasama yargı ve yürütme organlarının, güçler ayrılığı ilkesini getireceğiz. Yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız, YÖK’e tamamen sona erdireceğiz. Anayasayı değiştireceğiz. Eşit yurttaşlığı getireceğiz. Hiç kimse etnik kimliğinden ötürü ötekiyim diye düşünmeyecek. Siyasi ahlak yasası getireceğiz. Her kuruşun hesabını siyasetçi vermek zorundadır.

“KESİN HESAP KOMİSYONUNU KURACAĞIZ”

Ödenen vergiyi vatandaş ödüyor. Gençlerimiz de ödüyor, otobüse binerken vergi ödüyorlar. Vergi ödüyorsam, verginin nerelere harcandığının hesabını vermek zorunda. Kesin hesap komisyonunu kuracağız.

“CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKANDAN GİZLİ ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ NASIL KULLANACAK?”

İki örtülü ödenek kullanan makam var. Biri cumhurbaşkanlığı, biri başbakan. Cumhurbaşkanı, başbakandan gizli örtülü ödeneği nasıl kullanacak? Ne için kullanacak? Aklınız kabul ediyorsa bir sorun yok. Ya böyle bir şey olmaz diyorsanız elinizi vicdanınıza

“TAMAMINI ÇÖP SEPETİNE ATACAĞIZ”

Bu garabete beraber son vereceğiz. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. Demokrasinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. İş adamının elinde vergi sopasıyla üretim olmaz. Makul şüpheyle iş adamını, öğrenciyi, genci içeri atacaksın. Dosyaya gizlilik kararı koyacaksın, avukat savunamayacak. Kaldıracağız bunları. Tamamını çöp sepetine atacağız.

Benim insanım neden üçüncü sınıf demokrasiye layık olsun? Neden bu ülkenin insanları düşüncelerini özgürce dile getirmesinler? Düşünceyi kabul eder etmeyiz, ama mutlaka birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz.

“BU SEÇİMLERDE CHP’YE OY VERMEK ZORUNDASINIZ”

Ayrıca eğer Türkiye bölgesinde ve dünyada saygınlık kazanmak istiyorsa birinci sınıf demokrasiyi getirmek zorundadır. Yabancı sermaye Türkiye’den kaçıyor. Neden? Mal güvenliğimiz yok. Hatta bazı Türk işadamları şirketlerinin merkezlerini yabancı ülkeye taşıdılar. Buradan iş dünyasına da sesleniyorum. Bu seçimlerde CHP’ye oy vermek zorundasınız. Üretmek istiyorsanız, çalışmak istiyorsanız, düşüncelerinizi özgürce dile getirmek istiyorsanız oy vermek zorundasınız. Ha vermeseniz ne olur? Bize bir şey olmaz, biz maaşımızı alırız. Nasıl olsa vergiyi sen ödüyorsun, dert senin derdin olacak. O derdi çözmek istiyorsan, demokrasi istiyorsan CHP iktidarında CHP’yi açık yüreklilikle açık net eleştirme özgürlüğüne kavuşmak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin.

EKONOMİ

Bunlar bunu görmüyor, göremiyorlar. Türkiye ekonomisi “orta teknoloji” ve “orta gelir” tuzağına yakalanmış durumdadır. 10 bin Dolar olan kişi başına milli gelir 9 bin dolara düştü. Teknoloji? İleri teknoloji yok. Katma değeri yüksek ürün yok. Üretemiyoruz, çakıldık kaldık. Güven endeksi yerlerde sürünüyor, güvenmiyorlar. Türkiye iyi yönetilmediği için, iki başlı bir yönetim olduğu için Türkiye toparlanamıyor. Toparlamak mı istiyorsun adres belli. Adres CHP.

Bakın size Haziran 2015’ten rakamlar vereyim.

Tüketici kredisi ve Kredi kartı borcu: 396 milyar TL. Bankalara borcu bulunan vatandaş sayısı: 24 milyon 800 bin. Bunun adı iyi ekonomi mi? Bankaların takibe aldığı kişi: 2 milyon 600 bin. İcra dairelerinden kaçıyor bunlar, yakalanıp içeri atılmayalım diye. Son 7 yılda vatandaşların Tüketici kredisi ve kredi kartları için bankalara ödediği faiz: 205milyar TL.

“DOLAR 3 LİRAYI GEÇTİ, KİM İKTİDARDA?”

Ne diyorlardı? Sakın ha CHP’ye oy vermeyin, iktidar olursa dolar fırlar. E dolar 3 lirayı geçti, kim iktidarda? CHP’ye oy vermeyin sakın faizler fırlar… E faizler fırladı kim iktidarda? Biz bunları biliyorduk. Kendisi sorun olan bir siyasal iktidar sorunlara çözüm bulamaz.

“EKONOMİDE EN İYİ KADROLAR BİZDE”

Vatandaş borç batağında. Kim borç batağından kurtaracak? Bir daha sorayım vatandaşı kim kurtaracak? Buradan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu dolayısıyla sizin omuzlarınıza yüklenen faizlerin en az yüzde 80’ini silme sözü veriyorum. Diyorlar ya nasıl? Şimdi diyemiyorlar. Biz dünya uygulamalarına da baktık, hiç endişe etmeyin. En az yüzde 80 diyorum. Ekonomide en iyi kadrolar bizde. Türkiye’yi krizden çıkaran kadrolar şu an CHP’de.

“EĞER SEN BORCUN DAHİ OLSA HASTANELERDE İNSANCA TEDAVİ OLMAK İSTİYORSAN, OY VERECEĞİN TEK PARTİ VAR CHP”

Esnaf kardeşim, o da beni dinlesin. Çalışıyor, emekli oluyor. Emekli maaşıyla geçinemiyor, dükkanda devam edecek. Vay sen misin devam eden, sosyal güvenlik destek primi kesiliyor. Esnaf kardeşim, maaşını tam almak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin. Prim borcu olan esnaf… Sağlık hizmeti alamıyor yasak. Böyle bir kanun çıkardılar. Eşine de bakmıyorum diyor. Eğer sen borcun dahi olsa hastanelerde insanca tedavi olmak istiyorsan, oy vereceğin tek parti var CHP.

“CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BÜROKRATİK DEVRİMİNİ YAPACAĞIZ”

Buradan bürokrasi konusunda yapacağımız bir değişiklikten söz ediyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük bürokratik devrimini yapacağız. Bir iş veren düşünün. Yanında çalıştırdığı işçiler için beyannameyi SGK’ya veriyor. Vergiyi gelir idaresine, işçilerin beyanlarını da veriyor. Esnaf da iki ayrı yere veriyor. Niye iki ayrı yere veriyorlar? Milyonlarca kağıt harcanıyor. Milyonlarca harcamalar yapılıyor. Biz bütün gelirleri sadece ve sadece gelir idaresi başkanlığının toplayacağı bir düzenleme yapacağız. En büyük kağıt tasarrufunu gerçekleştirmiş olacağız. Bir yere muhatap olacaklar. Yeminli mali müşavirler, muhasebeciler sizin de eliniz rahatlayacak.

“MAZOTU SADECE DOLARDAKİ ARTIŞ NEDENİYLE 1 LİRA 80 KURUŞTAN VERECEĞİZ”

Ve çiftçi kardeşim. Ekonomide biliyorum sorun olduğunu. Mazotu sana 1,5 liradan vereceğimizi söylemiştim. Çiftçi kayıt sistemine göre. Kimin ne kadar ekeceği, ne kadar yakıt kullanacağı belli. Buna göre mazotu sadece dolardaki artış nedeniyle 1 lira 80 kuruştan vereceğiz. Her kuruşu hesaplıyoruz.

Bugüne kadar orman köylüsüyle ilgili hiçbir şey denmedi. Kişi başına gelirin en az olduğu kesimdir orman köylüleri. orman genel müdürlüğü kaçak işçi gibi çalıştırır onları. Bu uygulamaya son vereceğiz, orman genel müdürlüğü seni çalıştıracak, sigortalı yapacak ve sen çalışacaksın ve zamanı geldiğinde emekli olacaksın. San bu hakkı biz vereceğiz.

Bir ülke nasıl güçlü olur? Bir ülkenin gücü üretmesiyle olur. Eğer üretmiyorsanız güçlü Türkiye olmaz. Tüketen hiçbir toplum güçlü olmamıştır. Saygınlık kazanmamıştır.

Birinci soru şu… Türkiye nasıl rekabetçi bir ülke olacak? Üreterek. İki, uluslararası alanda güçlü olması için neyi üretmesi gerekiyor? Katma değeri yüksek ürün üretmesi gerekiyor. Soru üç, katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyarak öğreteceğiz. Soru, bilgi toplumuna nasıl taşıyacağız? Üniversiteleri bilgi merkezi haline dönüştürerek. Neden YÖK’ü kaldıracağız diyoruz, üniversitelerde her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı her görüşün özgürce dile getirildiği mekanlar haline gelmesi lazım.

Bizim bir projemiz var. KOBİ’lere ve esnafa, sigorta ve prim borcu olmayanlara ödediği vergi ve sigorta primi kadar sıfır faizli kredi açacağız. Alacak, işini büyütecek. Bütün işveren kardeşlerim dinlesinler. Bir tahsilat sorunu kalkacak. İki, kayıt dışı kalkacak. Üç, yatırım artacak. Krediyi alıp ne yapacak, yatırım yapacak. Dört, işsizlik azalacak. Yatırım yapınca işsizlik azalmış olacak. Beş, devlet daha az borçlanacak ve faiz ödemeyecek. Bir taşla üç kuş değil, beş kuş.

“EĞİTİMSİZ BİR TOPLUMUN DEMOKRASİYİ YAKALAMA ŞANSI YOKTUR”

Üçüncü sorun alanımız eğitim, milli eğitim. Ne kadar milli onu bilmiyorum. 12 yılda 13 kez eğitim politikaları değişmişse orada millilikte sorun var. Bakın şuradan söylüyorum, hiçbir anne ve baba bu eğitim sisteminden memnun değildir. Bir sefer anne baba çocuğunu hangi okula göndereceğin bilmiyor. Çocukların neyi nasıl okudukları da belli değil. Velilerin isyanlarını zaman zaman görüyoruz. Eğitim aklın özgürleşmesi demektir. Eğitim dünyayı iyi okumak demektir. Eğitim bir ülkenin geleceği demektir. Eğitimsiz bir toplumun demokrasiyi yakalama şansı yoktur.

“ÜÇÜNCÜ SINIF YURTTAŞ KONUMUNA GETİRİLDİ ÖĞRETMENLER”

Hele öğretmenler… Üçüncü sınıf yurttaş konumuna getirildi öğretmenler. Toplumun lideri ve önderi olacak öğretmenler. Gençlerimize iyi eğitim vermiyoruz… OECD PİSA sonuçlarına göre bizim çocuklarımız matematik, okuma becerisi ve fen alanlarında en sonlarda.

“ANKARA’DAKİ BEYLER ÖĞLE YEMEĞİ YER, TAŞRADAKİ ÖĞRETMENE YASAK. NİÇİN YASAK?”

Taşımalı eğitime son vereceğiz. Nerede öğrenci varsa, öğretmen orada olacak. Tam gün eğitim yapacağız, tam gün. Çocuk öğle yemeğini okulda yiyecek, beslenme çantası değil. Öğretmeniyle beraber oturacaklar, ücretsiz yemeklerini yiyecekler. Sonra okullarına devam edecekler. Ankara’daki beyler öğle yemeği yer, taşradaki öğretmene yasak. Niçin yasak? Çocuklarımızı teslim ettiğimiz kişidir öğretmen. Boşuna demiyoruz, öğretmeni toplumun lideri yapacağız diye.

“HER YIL EN AZ 15 BİN ÜNİVERSİTE BİTİREN ÇOCUĞUMUZU YURTDIŞINA DOKTORAYA GÖTÜRECEĞİZ”

YÖK’ü kaldıracağımızı söyledim. O beladan kurtaracağız. Her yıl en az 15 bin üniversite bitiren çocuğumuzu yurtdışına doktoraya götüreceğiz. Bu politikayla beş yıl, sonra Türkiye çok farklı bir noktaya gelecektir. Biz şu hedefi güdüyoruz. Şu anda insani gelişmişlik endeksinde Türkiye 69’ncu sırada, biz yirmi yıl içinde Türkiye’yi ilk yirmiye sokmak istiyoruz. Amaç ne? Türkiye’yi uygar dünyanın parçası haline getirmek.

Okul aile birlikleri. Onlarla da toplantı yaptık. Bir dokunun bin ah işitirsiniz. Yasal statüye kavuşturacağız. Öğretmen ve aile bir arada çocukları yönetecekler. Okulu da beraber yönetecekler.

“İMAM HATİPLERİ AÇAN PARTİ CHP’DİR”

Özellikle bir kesimin beklediği, zaman zaman bize suçlama olarak yöneltilen İmam hatipler… Hep bize diyorlar ki, CHP gelecek imam hatibi kapatacak. Hayatımda duyduğum en büyük iftiralardan birisidir. Hiç kimse şunu unutmasın, imam hatipleri açan parti CHP’dir. Orada okuyan çocuklarımız bizim çocuklarımız. O çocukların da öğle yemeklerini okullarında yemesini isteriz, oradaki öğretmenlerin de toplumun lideri olmasını isteriz. Hiçbir okulun bir siyasi partinin arka bahçesine dönmesini kabul edemeyiz. Bizim imam hatipleri kapatma gibi bir düşüncemiz asla ve asla yoktur.

Sayın Davutoğlu geldiğinde de söylemiştim, dış politikanın 180 derece değişmesi gerekir. Biz Cilvegözü’nü unutmadık. Biz Reyhanlı’yı unutmadık. Niğde’yi unutmadık. Biz Suruç’u unutmadık. Tamamı yanlış dış politikanın bedelidir. Bu dış politikanın değişmesi lazım.

“SURİYE POLİTİKASININ YANLIŞLIĞINI ANLATAN BİR MEKTUBU 24 AĞUSTOS 2012’DE DÖNEMİN BAŞBAKANINA GÖNDERDİM”

Suriye konusu… İki milyonu aşkın mültecimiz var, onlara bakıyoruz. Suriye’de barışı inşa ettikten sonra, Suriyeli kardeşlerimizi göndereceğiz. Bunu hemen çarpıttılar. Evet göndereceğiz, Suriye’de barışı sağlayacağız. Suriye’de de Ortadoğu’da da barışı sağlayacağız. Yurtta sulh, cihanda sulh. Kural budur. Suriye politikasının yanlışlığını anlatan bir mektubu 24 ağustos 2012’de dönemin başbakanına gönderdim.

“BUGÜN AĞIR AĞIR DÖNÜŞ YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Bize dediler ki “hayır biz bildiğimizi okuruz.” Bugün ağır ağır dönüş yapmaya çalışıyorlar. Sanki beylerin gücü yetkisi var da bunu yapacaklar. Şimdi onu kaybettiniz, trenden ayrıldı Türkiye. Kuzey Irak dışında hiçbir yere mal satamıyoruz. Böyle bir dış politika olabilir mi? Herkesle kavgalı bir Türkiye. Herkesin içişine

“ONLARIN İÇİŞLERİNE DOĞRUDAN MÜDAHALEYİ ASLA KABUL ETMİYORUZ”

Sana ne Mısır’dan kardeşim sana ne. Biz demokrasiyi savunalım, kim baskı yapıyorsa eleştirelim. Ama onların içişlerine doğrudan müdahaleyi asla kabul etmiyoruz. Doğru değil. sözde biz oyun kurucu olacaktık, hadi buyur git bakayım Ortadoğu’ya. Beş ülkede büyükelçimiz yok. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Biz gönderiyoruz, onlar almıyorlar. Türkiye’yi bu hale soktular. Ürettiğimiz ürünleri satamıyoruz.

“Yurtta sulh cihanda sulh” Atatürk’ün sözü. Ömrünün büyük kısmı savaş meydanlarında geçmiştir. Savaş ve savaşın getirdiği acımasızlığı en iyi bilen kişi odur. O savaşın yarattığı atmosferi çok iyi bildiği için yurtta barış dünyada barış demiştir. Ama şimdi bu sözcüğün içi bile boşaltılmaya başlandı. Avrupa Birliği, tamamen unuttuk. Yurtdışındaydım, Strazburg ve Brüksel’de yetkililerle görüştük. Bizim taşıdığımız bütün kaygıları onlar da taşıyorlar.

Biz espri için de soruyoruz ya “ne olacak bu memleketin hali” diye, inanın onlar da soruyorlar. Şimdi ağır ağır U dönüşü başladı. AB yetkililerine şunu söyledim, “Türkiye 2 milyon mülteciyi alarak görevini yaptı. Ama siz sesinizi kestiniz, Türkiye’yi sadece alkışladınız. ne zaman ki mülteciler Avrupa kapılarına dayandı, o zaman bağırmaya başladınız. Suriye’de kan akarken siz de ses çıkarmıyordunuz. Şimdi mülteciler geldiler, aman önlem alın.” Sordular nasıl çözülür? “Önce iç savaş bitecek” dedim, “sonra yıkılan kentlerin tekrar yapılması lazım. Sonra Suriyeliler kendi ülkelerine dönerler” dedim. Ve şu cümleyle bitirdim “mülteci sorunu Türkiye sorunu değil artık Avrupa dünya sorununa dönüşmüştür” neden? Nedeni sizsiniz dedim.



Kaynak: Posta.comtr

27 Eyl 2015

Şehit binbaşının cenazesinde yürekler dağlandı!


Tunceli'de şehit düşen Jandarma Binbaşı Yavuz Sonat Güzel için Ankara Kocatepe Camii'nde tören düzenlendi. Cenazede şehidin 12 yaşındaki kızı Sude Güzel'in haykırışları yürekleri dağladı.

Tunceli’nin Demirkapı köyünde Jandarma Özel Harekat ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonda, teröristlerce açılan ateş sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Jandarma Binbaşı Yavuz Sonat Güzel için Kocatepe Camii’nde tören düzenlendi.

Tunceli’nin Demirkapı köyünde Jandarma Özel Harekat ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonda, teröristlerce açılan ateş sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit düşen Jandarma Binbaşı Yavuz Sonat Güzel (39), Kocatepe Camii’nde düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı.



Öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı ve askeri törene şehidin eşi Burcu ve 12 yaşındaki kızı Sude Güzel, annesi Emine, babası Yılmaz Güzel ve ablaları Zişan ve Fatma başta olmak üzere Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanları, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler, Ankara Garnizonu’nda görevli general, subay ve astsubaylar ile çok sayıda vatandaş katıldı.


FOTOĞRAFINA SARILDILAR

Taziyelerin ardından Şehit Binbaşı Güzel için Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip cenaze namazı kılındı. Daha sonra şehidin naaşı silah arkadaşlarının omuzlarında top arabasına kadar taşındı. Naaşın top arabasında taşınması sırasında şehidin eşi Burcu Güzel ve kızı Sude, şehidin fotoğrafına sarılarak gözyaşı döktü.


Saygı geçişi sırasında komutanlar şehide selam dururken şehidin yakınları gözyaşlarını tutamadı. Şehit Binbaşı Güzel’in naaşı, törenin ardından Cebeci Askeri Şehitliği’ne toprağa verilmek üzere son yolculuğuna uğurlandı.

ANNESİ 3 AYDIR, 'BENİM OĞLUM ŞEHİT OLACAK' DİYORMUŞ

Öte yandan, şehidin akrabaları, şehit annesi Emine Güzel’in 3 aydır "İçim yanıyor benim oğlum şehit olacak" dediğini söylediler.



Kaynak:Posta.comtr

8 Ağu 2015

Galatasaray'a saldırı!

Süper Kupası finali öncesinde Ankara'da sportmenlik ile bağdaşmayan görüntüler yaşandı.
Galatasaray takım otobüsü Ankara'da Osmanlı Stadı'na giriş yaptığı anda stat çevresindeki Bursasporlu taraftarlar, sarı kırmızılı futbolcuları taşıyan araca yabancı madde yağdırdı. Galatasaray takım otobüsünün camları iki farklı yerden patladı. Galatasaraylı futbolcular stres dolu anlar yaşarken, sarı kırmızılı takımı taşıyan aracın dış camlarının iki farklı bölgeden patladığı ve iç camlarının olası bir kötü olayı engellediği belirtildi.



Kaynak:Hürriyet

7 Ağu 2015

Başkentte, üzerinde lokanta bulunan üst geçit çöktü

Keçiören Etlik Caddesi'nde, üzerinde lokanta bulunan bir üst geçit, iş makinesi yüklü bir kamyonun çarpması sonucu çöktü. Bölgeye çok sayıda polis ekibi ve ambulans gönderildi. Feci kaza sonrasında ilk belirlemelere göre ölen ya da yaralanan olmadı. Lokantanın o sırada tadilat nedeniyle faaliyette olmadığı bildirildi.
Ankara’da, kamyonla taşınan iş makinesinin çarptığı üst geçidin çökmesi sonucu yol ulaşıma kapandı. Etlik Caddesi’nden Bentderesi istikametine giden, ASKİ'ye ait 06 FH 4704 plakalı kamyondaki iş makinesi, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bulunan üst geçide takıldı. Tadilat nedeniyle henüz faaliyette olmayan Devr-i Alem Restoranı’nın bulunduğu üst geçidin bir bölümü çöktü, iş makinesi enkazın altında kaldı. Çevrede güvenlik önlemi alan polis, Etlik Caddesi’ne giriş-çıkışı kapattı. Ulaşıma kapanan yolda enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor.




Kaynak:İHA

3 Ağu 2015

Ankara'da polis müdahalesi!

Toplu sözleşme görüşmelerindeki taleplerini açıklamak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na yürümek isteyen gruba polis müdahale etti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere yürütülecek olan toplu sözleşme görüşmelerinin ilk toplantısı bugün yapılacak. Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen KESK üyeleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürümek için raylı taşıma sistemi Ankaray’ın AŞTİ istasyonu önünde toplandı.Emniyet yetkilileri, toplu sözleşme görüşmelerindeki taleplerini açıklamak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürümek isteyen gruba izin vermedi.
Bunun üzerine KESK Genel Başkanı Lami Özgen, grubun yürüyüşüne izin verilmesi için emniyet yetkilileriyle bir süre görüştü.
Görüşmeden sonuç alınamaması ve grubun dağılmaması üzerine, polis ekipleri gruba kalkanlarla ve biber gazıyla müdahale etti. Gruptakilerden bazıları gözaltına alındı. Müdahalenin ardından gruptakiler ara sokaklara dağıldı.


Kaynak:AA

2 May 2015

AKP, iktidar için her yola başvurabilir

Kılıçdaroğlu’yla seçim gezilerinde kullandığı küçük uçağıyla Afyon’a gittik, Uşak’tan döndük, yolda sohbet ettik.Haberin devamı için

Kaynak:Posta

29 Nis 2015

PTT şubesinde rehine krizi!



Ankara Mamak'ta bulunan PTT şubesine gelen elinde silah ve sallama olduğu öğrenilen bir kişi, şube çalışanı bir kişiyi yaraladı, 1 kişiyi de rehin aldı. Olay yerine Özel Hareket Polisi sevk edildi.Haberin devamı için


 Kaynak:Posta