ANASAYFA       SONDAKİKA       GÜNDEM       MAGAZİN       SİYASET      

13 Ağu 2016

Gülen darbenin tarihini vermiş!

FETÖ lideri firari Fetullah Gülen'in 1980 12 Eylül darbesinden 2 ay önce kullandığı skandal sözler iddianameye girdi. Gülen bu konuşmasında adeta örgütün yerleşmesine zemin hazırlayacak olan 80 darbesinden sonraki dönemi kastederek, 'Huruç harekatı başlıyor. Ancak 35-40 sene sonra uygulamaya konulacak' ifadelerini kullanıyor.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından FETÖ/PDY'nin 17 Aralık soruşturmasında usulsüzlük yapmasına ilişkin, eski savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen iddianame hazırlandı. İddianamede FETÖ'nün ilk yapılanmasının temellerinin atıldığı ilk yıllardan itibaren örgüt lideri Fetullah Gülen'in katıldığı sohbetlerde dile getirdiği söylemler ayrıntılı olarak ele alındı.
                                                
'HURUÇ HAREKATI BAŞLIYOR'

İddianamede Gülen'in sohbetlerinden en dikkat çekeni 1980 darbesinden aylar önce sarf ettiği sözler oldu. Gülen'in 1980 darbesi öncesi 'Huruç Harekatı başlıyor' ifadeleri dikkat çekerken bu harekatın 35-40 sene sonra başarılı olacağını ifade ediyor. Kelime anlamı var olan otoriteyi sarsmak anlamına da gelen 'Huruç' için Gülen'in işaret ettiği tarihler ise tam olarak günümüzde yaşadığımız tarihe tekabül ediyor. Gülen'in bu ifadeleri, örgütün devleti ele geçirme planını işleme koyan örgüt üyelerinin yıllarca yetişmesini beklediğini ortaya çıkardı. Tüm kesimlerin zarar gördüğü 80 darbesinden Gülen'in o zamanki ifadeleriyle darbenin Gülen örgütünün önünü açtığı gerçeği ve güçlenerek çıktığı gün yüzüne çıkıyor.

                                                
12 EYLÜL'DEN ÖNCE HAREKETE GEÇTİ

Nisan 1980 yılında İzmir'de yaptığı konuşmada Gülen, "Birkaç gün içinde 'Huruç Harekatı' başlatılacaktır. Bu harekat için hemen her ilde liderler tespit edildi" ifadelerini kullandı. Gülen'in 12 Eylül Darbesi'nden 2 ay önce gerçekleştirdiği bir konuşmasında ise şu ifadeler yer aldı: “Huruç harekatı başlatıldı. Ancak bu harekat 35-40 sene sonra uygulamaya konulabilecektir. Bugünkü ortamda bu mümkün değildir.

'ÖĞRENCİLER MEYVE VERECEK'

Huruç Harekâtı'nın başarılı olabilmesi için bütün ülkede, orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvelerini vermesi, kendi fikirlerimiz doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi, özellikle Türkiye'deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönümüzde faaliyet göstermesi gerekmektedir” ifadeleri yer aldı.

                                                
Arapça kökenli bir ifade olan Huruç, çıkış yapma ve göç anlamına geldiği gibi, var olan otoriteyi sarsmak ve devleti işlevsiz bırakmak olarak da ifade edilebiliyor. Huruç harekatı ifadesi ise tarihte 1854 yılında Rus Ordusu ile Osmanlı Ordusu arasında 'Silistre Kuşatması' olarak bilinen savaşta geçiyor. 41 gün boyunca Silistre'nin kuşatılması sonucunda Serdar-ı Ekrem Müşir Ömer Lütfi Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu 'Huruç harekatı' ile Rus Ordusu'nun geri çekilmesini sağladı.

'O HOCALAR ÖRGÜT İMAMI OLARAK GERİ DÖNDÜ'

FETÖ bilindiği gibi gerek askeri gerek emniyet gerekse devletteki üyelerine talimatları üniversite, lise gibi yerlerde görev yapan öğretim görevlileri aracılığıyla yürüttü. Gülen'in 90'lı yıllarda yaptığı konuşmada örgütün eğitim kademesindeki üyelerine yönelik ne kadar umutvari bir bekleyiş içerisinde olduğu da gün yüzüne çıktı. Gülen, “Yurt dışında her yerde kariyer yapan arkadaşlarımız besleniyorlar ve bu arkadaşlar bizim hedeflerimize göre gelecekte o dünyalardaki üniversitelerdeki bizim tebliğcilerimiz olacaklar. Türkiye'ye döndükleri zaman da burada el üstünde üniversitelerdeki 'Hocalarım' olacaklar" ifadelerini kullandı.

                                                
TAKTİK VE STRATEJİSİNİ İNSANLARA ANLATTI

İddianamede Gülen'in bu sözlerinin taktik ve strateji içeren sözler olduğuna dikkat çekilerek “Pennsylvania örgütünün strateji ve hedeflerini özetleyen bu ifadeler; fetvalarla “Tedbir ve İstihbarat”, “Maarif ve Şirket” ilkesine göre yetiştirilen örgüt mensuplarının, amaçlarına giden yolda düşman olarak gördükleri diğerlerini de etkisiz kılarak devlet içinde etkin bir duruma gelmeleri hedefini göstermektedir” şeklinde yorumlandı.



Hürriyet

30 Tem 2016

Fetullah Gülen'in haki cübbesi orduya sinyalmiş!

ABD'nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal'ın üst düzey Türk istihbarat kaynaklarına dayandırdığı habere göre, Fetullah Gülen ordudaki müritlerine darbe girişimi sinyalini aylar önce vermişti. MİT Gülen'in "haki cübbesini" fark etti ve FETÖ üyelerinin kriptolu yazışma sistemini de kırdı. Ama ne MİT ne de ABD istihbaratı, darbe olacağına dair net bir teşhis koyamadı.

İşte Joe Parkinson ve Adam Entous imzalı Wall Street Journal haberindeki başlıca iddialar:

* MİT'in içinde bir grup kıdemli analist, FETÖ üyeleri hakkında istihbarat toplamak ve Gülen'in vaazlarında kullandığı kelime ve jestlerde gizli mesajlar olup olmadığını anlamak için günler harcadı.

* MİT tarafından izlendiklerini bilen FETÖ üyeleri, iletişimlerini daha da gizli hale getirdi. FETÖ üyesi olan ve "casusluk oyunlarını" iyi bilen tecrübeli askeri istihbaratçılar buna yardım etti. Gülen'in kendisi telefon kullanmayı bıraktı ve talimatlarını birkaç yakın adamına sözlü olarak aktarmaya başladı.

BYLOCK İLE YAZIŞIYORLARDI

* Üst düzey Türk istihbarat yetkililerine göre FETÖ 2014 yılında ByLock adlı kriptolu mesajlaşma uygulamasını kullanmaya başladı. MİT bunu geçen kış keşfetti ve milyonlarca mesajın şifresini çözmeye başladı.

* Bu sayede MİT, FETÖ üyesi olabilecekleri değerlendirilen 40 bin kişiyi tespit etti. Bunlardan 600'ü üst düzey askeri yetkililerdi. Ancak Türk istihbarat kaynaklarına göre bu mesajlarda bir darbe planına rastlanamadı.

* MİT kriptosunu kırdığı ByLock mesajlarını bahar aylarının başında bakanlıklarla paylaştı. Böylece FETÖ üyeleri kriptonun kırıldığını öğrendiler. Bu nedenle ByLock yerine başka bir uygulama kullanmaya başladılar.
               

* 21 Mart 2016'da Gülen haki bir cüppeyle vaaz verdi. YouTube videosunu analiz eden MİT uzmanları bunun ordudaki FETÖ'cülere bir mesaj olabileceğini değerlendirdi. Ancak darbeyle ilgili bir mesaj olabileceği düşünülemedi.

* Darbe girişiminden dört gün önce MİT, FETÖ üyesi olduğu sanılan 600 subayın ismini Genelkurmay'a iletti. Plan, ağustostaki YAŞ toplantısında bu subayların ordudan tasfiye edilmesiydi.

* 15 Temmuz akşamüstü MİT, Ankara Kara Havacılık Okulu ve Akıncı Üssü'nde olağandışı hareketlilik tespit etti. Genelkurmay faksla uyarıldı. 17:30'da Hakan Fidan'ın yardımcısı bizzat Genelkurmay'a gitti.

FİDAN, AKAR'DAN HABER BEKLEDİ

* O akşamüstü akademiyi ziyaret eden üst düzey bir komutan, taarruz helikopterlerinin füze yüklü olmasından şüphelendi. Üstekiler tatbikata hazırlandıklarını söylediler.

* 18:00'de Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile karargahta buluştu. Akar Akıncı'ya gidip durumu yerinde görme kararı aldı. Fidan MİT merkezine döndü ve tatildeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bilgilendirmek için Akar'dan haber bekledi, ama arayan olmadı. Akar, kendisini Gülen ile konuşturmayı teklif eden bir general tarafından rehin alınmıştı.

* 21:00'de dramatik bir şeyler olduğu artık açıktı. Darbeciler bir saat içinde MİT merkezine de ulaştı. İki Super Cobra ve üç Sikorsky helikopteri binaya ateş açıp komando indirmeye çalıştı.

'SON KURŞUNUNUZA KADAR SAVAŞIN'

* Fidan, jetlerin de bomba atabileceği endişesiyle içeride tutuluyordu. Korumaları ise dışarıdaki ağaçları siper alıp darbecilerin helikopterlerine ateş açıyordu. MİT'in silah eğitimi almamış bürokratları bile darbecilerin hava indirmesini engellemeye çalıştı. Fidan, yardımcılarına, "Son kurşununuza kadar savaşın, sizi canlı ele geçiremesinler" dedi.

* Çatışma sürerken saatler gece yarısını geçmişti. 1.30-2.00 sularında MİT'in güvenlik ekibi, darbeci helikopterleri savuşturmak için çatıya ağır makineli tüfekler ve roket atarlar getirdi. Bu sayede hem MİT karargahı hem de Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinden darbeciler savuşturuldu.

           

İSTİHBARAT ZAFİYETİ Mİ?

* WSJ Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "istihbarat zafiyeti" açıklamasını hatırlatmasının ardından üst düzey bir Türk istihbarat yetkilisi gazeteye şunları söyledi: "Bir söylentinin (Akıncı'daki hareketlilik) üzerine gidip darbe girişimini ortaya çıkarmasaydık muhtemelen şimdi ya ölmüş ya hapishanede olurduk. Bu istihbarat zafiyeti sadece MİT'in değil, tüm güvenlik kurumlarımızın sistemik bir zafiyetidir."

* ABD istihbarat örgütlerinin MİT ile ortak çalışması karşılıklı bir güvensizliğe dayanıyordu. ABD'nin Türkiye'deki iletişimi dinlemesinde subaylara değil, militanlara odaklanıldı. FETÖ'nün darbe planları fark edilemedi, sadece "siyasi bir huzursuzluk" olduğu sanıldı.

26 Tem 2016

Bozdağ: Gülen bu 5 ülkeye kaçabilir!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fetullah Gülen'in kaçacağına ilişkin istihbari bilgiler aldıklarını belirterek, "Türkiye olarak diyoruz ki bu, kaçmak için şu anda keşif yapıyor, kendi kafasına göre belirlemiş bazı ülkeleri. Türkiye'ye iade edilmeyeceğine inandığı ülkeler veya Türkiye ile arasında adli işbirliğine dair anlaşma olamayan ülkeleri seçerek buralarda kendisine yer arıyor ve her an oralardan birine kaçabilir. Mısır, Meksika, Kanada, Avustralya, Güney Afrika geçiyor." dedi.

Bozdağ, A Haber’de katıldığı canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Fetullah Gülen’in Amerika Birleşik Devletlerinden iadesine ilişkin Bozdağ, darbe teşebbüsünden sonra Gülen’i iade etmemesinin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’yle ilişkilerini sıkıntıya sokacağını bildirdi. Darbe dosyasıyla ilgili hazırlıkların devam ettiğini aktaran Bozdağ, ifadelerin alındığını ve delillerin toplandığını belirtti. Türkiye olarak Fethullah Gülen’in geçici olarak tutuklanması ve Türkiye’ye iadesini talep ettiklerini, dört ayrı dosyayı da gönderdiklerini vurgulayan Bozdağ, "Bunun üzerine ABD’li yetkililer, Türkiye’yle bu konuda işbirliğine hazır olduklarını söyledi." diye konuştu.

"DİK DURUN, İFTİRACI OLMAYIN " DİYOR

ABD’li yetkililerin, Türkiye’nin taleplerinin değerlendirilmesine yönelik yaklaşımlarının Gülen’i tedirgin ettiğine dikkati çeken Bozdağ, şöyle devam etti: "İade edilmemesi için ABD yönetimine karşı talepte bulunuyor. Darbenin arkasında olduğu açık çünkü bir gün önce yaptığı bir konuşmada da darbeci subaylara ve kişilere ’dik durun, itirafçı olmayın, şöyle böyle olun’ diye tavsiyede bulunuyor, ’tarih sizi yazacak’ diye gaz veriyor onlara adeta. Kendisi ABD’ye yalvarıyor, ’beni iade etmeyin’ diye. Ama tarih gel seni yazsın, Türkiye’ye gel yargıya hesap ver, tarih seni yazsın sayfa sayfa, paragraf paragraf yazsın. Nasıl yazacaksa yazsın. Ama kandırdığı, beynini yıkadığı, katil yaptığı, ülkesine, milletine düşman hale getirdiği bu darbecilere ’tarih sizi yazacak, dik durun, itirafçı olmayın’ diyor. Öte yandan Türkiye’ye gelmemek için ABD’li yetkililere yalvarıyor. Bu onun gerçek yüzünü, kimliğini göstermesi bakımından da son derece önemli. Ben buradan Fetullah Gülen’e de çağrı yapıyorum, buyur gel Türkiye’ye, Türkiye adil yargılama yapar. Çünkü Türkiye hukuk devletidir, Fetullahçıların yaptığı yargılama gibi değil. Anayasaya, hukuka, kanuna bağlı bir vicdanla seni Türkiye’de yargılayacak hakimler vardır, bütün dünya da bu yargılamanın ne kadar adil olduğunu görür. Ama maalesef bugüne kadar Türkiye’ye gelmemek için uğraşıyor."

"ELİMİZDE İSTİHBARİ BİLGİLER VAR: MISIR, MEKSİKA, AVUSTRALYA VE GÜNEY AFRİKA'YA KAÇABİLİR"

Bozdağ, Gülen’in bazı ülkelere kaçmaya yönelik çalışmalar yaptığına dair istihbari bilgiler geldiğine değinerek, "O bilgilerle ilgili çalışmalar yapılıyor, teyidi nedir, ne değildir bakılıyor. Ama böyle bir arayışın içerisinde olduğu hatta bu arayışları yapan kişilerin isimlerine kadar bilgiler var, hangi ülkede kim bu girişimleri yapıyor, buna kadar gelen, akan bilgiler var. O nedenle biz Türkiye olarak diyoruz ki bu, kaçmak için şu anda keşif yapıyor, kendi kafasına göre belirlemiş bazı ülkeleri. Türkiye’ye iade edilmeyeceğine inandığı ülkeler veya Türkiye ile arasında adli işbirliğine dair anlaşma olmayan ülkeleri seçerek buralarda kendisine yer arıyor ve her an oralardan birini kaçabilir. Mısır, Meksika, Kanada, Avustralya, Güney Afrika geçiyor." ifadesini kullandı.

"ÖZTÜRK'ÜN HELİKOPTERİ VURULUYOR"

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk’e kötü muamelenin de söz konusu olmadığına işaret eden Bozdağ, "Akın Öztürk’ün helikopteri vuruluyor. Yukarıdan inişe zorlanıyor, atış yapılıyor. Havaalanı, Akıncı Üssü kontrol altında. O zaman iniş sırasında bir yaralanma. Yüzündeki ve kulağındaki darbeler bu olayla alakalı. Ama bunu ne yapıyorlar, sanki Akın Öztürk’e kötü muamele ve işkence yapılmış gibi yansıtmaya çalışıyorlar, birtakım iftiralar yayılıyor." dedi. Bozdağ, yakalanmadan önceki hadiseleri gözaltında gerçekleşmiş gibi göstermenin yanlış olduğunu vurgulayarak, gözaltında kötü muameleyle bu durumun bir alakasının olmadığını, Öztürk’ün de kendisine sorulduğunda bunun nereden kaynaklandığını açıklayabileceğini kaydetti.

24 Tem 2016

Hakan Şükür hakkında flaş istek!

Galatasaray Kulübü Kongre Üyesi Sıtkı Korkmaz, eski futbolcu Hakan Şükür'ün Galatasaray Kulübü'yle olan bütün bağlarının koparılmasını istedi.



Galatasaray Kulübü Kongre Üyesi ve aynı zamanda Konya Galatasaraylılar Derneği Başkanı Sıtkı Korkmaz yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi FETÖ/PDY’nin alçak darbe girişimine sahne olduğunu belirtti. Bu hain terör örgütünün kalleş hareketine karşı milletin ülkesine ve iradesine kararlı bir şekilde sahip çıktığını anlatan Korkmaz, "Vatan haini alçakların ne silahları, ne tankları, ne helikopterleri ne de uçakları bir işe yaramamıştır. Fethullahçı terör örgütünün teşebbüsleri, milletin iradesi, tüm kurumlarıyla devletin kararlılığı karşısında başarısız olmuştur. Darbe teşebbüsünde bulunan bu vatan hainlerinin en ağır şekilde ceza alacaklarını umuyorum" dedi.

Eski futbolcu Hakan Şükür’ün FETÖ/PDY destekçisi olduğunu bütün kamuoyunun bildiğini, kendisinin de bunu açıkça ifade ettiğini belirten Korkmaz, son olayların ardından Galatasaray Kulübü ile Hakan Şükür arasındaki bütün bağların koparılması gerektiğini kaydetti.

Sıtkı Korkmaz açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Galatasaray ilkeleri, duruşu, saygınlığı, değerlerine bağlılığı ve vatanseverliğiyle tüm Türkiye’ye mal olmuş bir camiadır. İşte bu noktada camiamızın isminin FETÖ/PDY destekçi olduğu herkesçe bilinen eski futbolcu Hakan Şükür ile anılmasını istememekteyiz. Zamanında Fenerbahçe taraftarı ‘Torinolu Şaban’ diye alay ederken her an destek verdiğimiz bu şahsın şimdi kulüpten kovulmasını ve kongre üyeliğinin düşürülmesini talep etmekteyiz. Galatasaray’ın yapılacak ilk kongresinde bu kararın alınması şehitlerimize duyulan saygının bir gereği olacaktır. Yüreği vatan ve millet aşkıyla yanan tüm Galatasaraylıların da benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum. Bizler Çanakkale’de 7 düvele karşı en ön safta çarpışmış bir neslin temsilcileriyiz. Galatasaray kongresine ve yönetimine çağrım, milletin canına, malına ve devletine göz dikmiş darbecilerin sözcüsü konumundaki bu şahıs ile ilgili gereğinin yapılmasıdır."

Sıtkı Kormaz, açıklamasında darbeye karşı direnişte hayatlarını kaybeden tüm şehitlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.



İHA

20 Tem 2016

Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın son hali!

Anadolu Ajansı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın son fotoğraflarını yayınladı.



Anadolu Ajansı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın son fotoğraflarını yayınladı.



Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde, 'Ben paralel yapı üyesiyim.' diyerek, Fetullah Gülen'e yıllarca gönüllü olarak hizmet ettiğini, bugüne kadar cemaatteki abilerine itaat ettiğini, onlar tarafından verilen emirlere bugüne kadar harfiyen riayet ettiğini itiraf etmişti.
  

İŞTE YAVER TÜRKKAN'IN İFADELERİNİN TAM METNİ

Cemaatte irtibat halinde olduğu kişilerin Murat, Selahattin ve Adil kod adlı şahıslar olduğunu aktaran Türkkan, şöyle devam etti:

"Bunlardan Murat'ın evini biliyorum. Konya yolu civarındadır, gösterebilirim. Diğerlerinin ve tamamının ne iş yaptıklarını ayrıca adres ve açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Bu abilerle Murat'ın evinde ayda bir ya da iki ayda bir rutin görüşmelerimi yapıyordum. Ben bugüne kadar Fetullah Gülen cemaatinin vatan haini olduğuna hiçbir zaman inanmamıştım. Sadece onların Allah rızası için çalıştıklarını düşünüyordum. Ancak darbe teşebbüsü ve sonrasında ne olduklarını anladım. Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için vatan haini tabiri az gelir. Artık biliyorum ki bu yapı mensupları cani ruhlu kişilerdir. Fetullah Gülen'i bizzat hiç görmedim ancak söylediklerim onun için de geçerlidir."

Bursa Karacabey'den fakir bir çiftçi ailesinden geldiğini anlatan Türkkan, babasının yevmiye karşılığı çalıştığını, 5 kardeşin en küçüğü olduğunu söyledi.

Fetullah Gülen cemaatiyle ilk defa ortaokul döneminde tanıştığını belirten Türkkan, şunları kaydetti:

"O tarihlerde Bursa Cumhuriyet Lisesi Ortaokul kısmında okuyordum. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. O tarihte Serdar, Musa kod adlı üniversite öğrencisi abiler vardı. Ben lisenin resmi pansiyonunda kalıyordum. Bu abiler pansiyona gidip geliyorlardı. Ben ve benim gibilere namaz kıldırıyorlardı. Sonra beni kendi cemaat evlerine götürmeye başladılar. Ben 5 yaşından beri subay olmayı hayal ediyordum. Ailem de beni bu şekilde kanalize ediyordu. Benim bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. Benim subay olmak istememe çok memnun oldular. 1989 yılında Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim, cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Soruları Serdar abi getirmişti. Elinde bilgisayar çıktısı şeklinde sorular vardı. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti. Zaten bildiğim şeylerdi. Okudum, ezberledim. Bursa merkezde bir cemaat evinde bana bu soruları verdiler. Soruları benden başkalarına da verdiklerini değerlendiriyorum. Ancak kime verdiklerini isim isim bilmiyorum. Yıllar sonra Serdar ve Musa abilerle irtibatım kalmadı. Aradan zaman geçtiği için onların kimliklerinin tespitine ilişkin bilgi de veremem. Fakat fotoğraflarını görsem tanıyabilirim.

ABİLER İMA İLA NAMAZ KILMAYI ÖĞRETMİŞLERDİ

Bu şekilde askeri lise sınavlarını kazandım. Hatırladığım kadarıyla yüz küsuruncu olmuştum. Dereceye giremedim. Çünkü hatırladığım kadarıyla kasıtlı olarak soruların tamamını bana göstermemişlerdi. Işıklar Askeri Lisesi'ndeyken Serdar ve Musa abilerle görüşmeye devam ettim. Ayda bir kez görüşüyorduk. Genelde hafta sonu geliyorduk, namaz kılıyorduk, sohbet ediyorduk, Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. İma ile namazı istediğimiz yerde kılıyorduk. Namazı zihnen düşünüp dualarını içimden okuyordum."

TEK GÖREVİNİZ İFŞA OLMAMAK

Herhangi bir siyasi kanala yönlendirilmediğini, şu an itibarıyla da kemikleşmiş herhangi bir siyasi görüşünün bulunmadığını aktaran Türkkan, "Genelde AKP'ye oy verdim. Sandığın başına gittiğimde oyumu o dönemin koşullarına göre kullandım. Askeri lisedeyken önce iki yıl Serdar abi, sonrasında da Musa abi benimle ilgilenmişti. Askeri lise döneminde cemaatten abilerim bana herhangi bir görev vermediler. Ben de cemaat adına herhangi bir faaliyette bulunmadım. Tek göreviniz ifşa olmamak diye öğretiyorladı." ifadesini kullandı.

CEMAATLE AYLIK GÖRÜŞMELER YAPTIM

Türkkan, 1993 yılında askeri liseyi bitirince sınavsız doğrudan Kara Harp Okuluna kayıt yaptırdığını, bu şekilde Ankara'ya geldiğini, birinci sınıfta cemaatle arasında bir kopukluk olduğunu belirterek, "Açıkçası o tarihte bir müddet ben de kendimi sorguladım. O tarihte kız arkadaşlarım vardı. Bu duruma cemaatten abiler kızıyorlardı." diye konuştu.

Kara Harp Okulunda cemaatle ilgili herhangi bir faaliyette bulunmadığını savunan Türkkan, İstanbul, Trabzon, Diyarbakır, Lefkoşa, Kızıltepe ve en son Ankara'da görev yaptığını, kıtalarda sürdürdüğü görevler sırasında cemaatle aylık görüşmeler yaptığını, bulunduğu yere göre cemaatte irtibatta olduğu ağabeylerinin sürekli değiştiğini anlattı.

Bağlı bulunduğu ağabeylerinin asker olmadığını, hepsinin üniversite mezunu olduğunu ifade eden Türkkan, bu kişilerin mesleklerini hiçbir zaman sorgulamadıklarını belirterek, bu kişilerin, kendilerine "Bize sormayın, işinize bakın, dersinizi okuyun." dediklerini aktardı.


Hep Gemelkurmay Başkanı Orgeneral Hulisi Akar'ın en yakınındaydı (Ortada)

İLAHİ BİR KİMLİĞİ OLDUĞUNA İNANIYORDUM

Lise ve harp okulu dışında görev yaptığı yerlerdeki ağabeylerinin isimlerini hatırlamadığını, bu kişilerin kod adı kullandığını ancak gördüğünde bunları simalarından tanıyabileceğini dile getiren Türkkan, darbe girişi olayına kadar cemaati "Allah rızasını gözeten bir yapı" olarak gördüğünü, Fetullah Gülen'in de "ilahi bir kimliğinin bulunduğuna inandığını" ileri sürdü.

NECDET ÖZEL'İ SÜREKLİ DİNLİYORDUM

Türkkan, 2011 yılında, şu anda emekli olan bir albayın, kendisini, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e, emir subayı yardımcılığı için önerdiğini belirterek, 2011-2015'te Genelkurmay Başkanı Özel'in emir subayı yardımcısı olarak çalıştığını, emir subayı emekli olunca kendisinin emir subayı olduğunu kaydetti.

DİNLEME CİHAZINI KOYUYORDUM

Genelkurmay'da emir subayı olduktan sonra cemaat yapılanması adına kendisine verilen örgütsel görevleri de yerine getirmeye başladığını anlatan Türkkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Genelkurmay Başkanı Necdet Özel paşayı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar radyo diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı. Murat abiden önceki ismini hatırlamadığım Türk Telekom'da çalışan abi cihazı bana verdi. Cihazı evinde vermişti. Evi İncek'te Alacaatlı tarafındaydı. Gitsem evini bulabilirim. Bana dinleme cihazını verip paşanın sesini kaydetmem talimatını verdi. Bana 'Sadece bilgi amaçlı dinleyeceğiz, bir şey olmayacak' dedi. Ben de sorgulamadım, cihazı aldım. Paşanın sesini her gün kaydettim. İki, üç cihaz vardı. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum. Boş olanları alıyordum. Ben hiçbir zaman kaydettiğim sesleri dinlemedim. Nitekim benim o cihazları bağlayıp dinleyeceğim teçhizatım da yoktu. Arada sırada Genelkurmay Başkanının odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramanın ne zaman yapılacağını bildiğim için cihazı koymuyordum. Dinleme cihazıyla ilgili herhangi bir olumsuzluk yaşamadım. Bana verilen görevi harfiyen yaptım."
 

Bir şehit cenazesinde Yarbay Levent Türkkan dönemin Başbakanı Davutoğlu'nun hemen arkasında...

Türkkan, "Necdet Özel paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar paşa, iki yıl da Yaşar Güler paşa Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir subayı arkadaşım olan Binbaşı Mehmet Akkurt'tu. Mehmet Akkurt da Fetullah Gülen cemaatinin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. O da isimlerini belirttiğim Genelkurmay 2. Başkanlarının odasına dinleme cihazı yerleştiriyordu. Onun cemaat abisinin kim olduğunu bilmiyordum. Şu anda Mehmet Akkurt'un nerede olduğunu, gözaltında olup olmadığını bilmiyorum. Darbeye teşebbüs günü onun görevi Genelkurmay 2. Başkanını etkisiz hale getirmekti. Tahminen silahlı kuvvetlerde ne olup bittiğini bilmek için cemaat bu paşaları dinliyordu." dedi.

Levent Türkkan, "Ben, Genelkurmay Başkanı değiştiğinde, Hulusi Akar'ın emir subayı olduğumda ses kaydı işini bıraktım. Murat abi bana emir subayı olduktan sonra 'Dinleme cihazını sen bırakmayacaksın' dedi. Birkaç ay sonra öğrendim ki aynı işi Serhat ve soyadını bilmediğim Şener isimli başçavuşlara yaptırmışlar. Serhat ve Şener başçavuşların ikisi de Hulusi Akar paşanın emir astsubaylarıydı." ifadesini kullandı. Türkkan, şöyle devam etti:

"Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz. Benim şahsi kanaatim 1990'lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70'i cemaatçidir. Genelde cemaatçi olan subaylar kurmay subaylardır. Bu benim cemaatçi olarak tahminim. Somut bir delilim yoktur. Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, konut astsubayı başçavuş Veysel Tokmak, korumalardan Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Abdurrahim Aksoy, 2. Başkan Özel Kalem Müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardımcısı binbaşı Recep, Personel Başkanlığında Şube Müdürü Albay Cemil, Korgeneral Mustafa Özsoy, Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adlı kişilerdir. Bunlar benim tahminime göre yüzde 99 cemaatçidir. Askerin içinde birini, diğerine abi olarak görevlendirmiyorlardı. Abilik, bizim gözümüzde cemaate bir üst görev değil, daha bilgili, kitap okuyan, dini bilgileri çok olan kişidir. Aynı zamanda görev verdiğini de gözardı etmemek gerekir. Örneğin ben, abilerin bana verdiği paşaları dinleme görevini yerine getirdim."