ANASAYFA       SONDAKİKA       GÜNDEM       MAGAZİN       SİYASET      

30 Tem 2016

Anayasa Mahkemesi'ne FETÖ operasyonu!

Yüksek mahkemede 56 kişi görevden alındı, bir kısmı gözaltında.

Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) FETÖ/PDY soruşturması başlatıldı.

Yüksek mahkemede 56 kişi görevden alındı, bir kısmı gözaltında.

Gözaltına alınanlar arasında 20'yi aşkın raportör de var.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın yakın koruması da gözaltına alınanlar arasında.

15 Haz 2016

Anayasa Mahkemesi'ne 'kimliğimi açık ettin' davası!


Cinsel içerikli görüntülerinin internette dolaştığı duyumu üzerine devlet memurluğundan çıkarılan kadın, özel hayatın gizliliğinin ihlali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuru yaptı. Kadını haklı bulan AYM, kimliğini deşifre etti. İkinci kez mağdur olan kadın şimdi, mahkemenin sitesinden ve Resmi Gazete'den açık kimliğinin kaldırılması için hukuk savaşı veriyor.

Cinsel içerikli bazı görüntülerinin internette dolaştığı duyumu üzerine hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucu devlet memurluğundan çıkarma cezası alan kadın, haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle yeniden yargılama yapılmasına ve uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.

Kadın, başvuru dilekçesinde kimliğinin gizli tutulmasını talep etti ancak Yüksek Mahkeme, bu talebi tüzüğündeki, "Kimliğin saklı tutulması talepleri ancak istisnai durumlarda ve gerekçesi haklı bulunursa kabul edilecektir." hükmü gereği reddetti.

İKİNCİ KEZ MAĞDUR OLDU

Başvuruyu karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, kadının Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan "özel hayatın gizliliği" hakkının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemesine gönderilmesine hükmetti.

Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kararı, başvurucu kadının açık kimliği ve kimliğini belli eden bilgilerle mahkemenin sitesinde ve Resmi Gazete’de yayımlandı.

Bunun üzerine kadın, yaptığı bireysel başvuru sonucunda verilen kararda açık kimliği ve kimliğini belli eden bilgilerin yer aldığını, bu nedenle kararın Anayasa Mahkemesi'nin ve Resmi Gazete’nin internet erişimine açık arşivi başta olmak üzere kamuya açık tüm kaynaklardan kaldırılması istemiyle dava açtı.

HUKUK KARMAŞASI DEVAM EDİYOR

Davaya bakan Ankara 4. İdare Mahkemesi, başvuruyu incelenmeksizin reddetti. Mahkemenin kararında, davacının kimlik bilgilerinin ve kimliğini açık eden tüm bilgilerin, yargı kararı uyarınca yayımlandığı belirtildi.

Davacının gizlilik talebinin ilgili bireysel başvuru dosyasında değerlendirildiği ve kabul edilmediği hatırlatılan kararda, bu kararın yargısal nitelikli olduğu, idari işlem niteliğinde ayrıca işlem tesis edilmediği kaydedildi. Kararda, "Davacının başvurusunun da söz konusu yargı kararının kaldırılması istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, olayda idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir." denildi. Davacı kadın, Ankara 4. İdare Mahkemesinin kararını temyiz etti.

Temyiz istemini görüşen Danıştay 10. Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Dairenin kararında, yargılama sürecindeki gizlilik talebinin reddi kararı ve buna ilişkin oylama çizelgesinin yargısal işlemlerden olduğu, bu tür yargısal işlemlerin idari davaya konu edilemeyeceği bildirildi.

Bununla birlikte yargı organının, önüne gelen uyuşmazlıkta nihai kararını verdikten sonra davadan el çektiği, bu aşamadan sonra kararın nasıl ve ne şekilde yayımlanacağının yargılama sürecinden ayrılan işlem ve faaliyetlerle belirlendiği anlatıldı.

Anayasa Mahkemesinin, davacının bireysel başvurusu hakkında verdiği nihai kararla yargılama safhasının sona erdiği ancak bu kararın Resmi Gazete’de ve mahkemenin internet sitesinde yayımlanacağına dair bir ifadeye yer verilmediği kaydedildi.

Kararda, davalı idarenin temyize karşı savunmasında, "Kararın, 2. Bölüm başkanınca takdir edilerek, Resmi Gazete’de yayımlanmasının öngörülmesi üzerine yayımlandığı" yönündeki ifadenin de kararın yayımlanması aşamasının, yargılama sürecinden farklı bir aşama olduğunu, yayımlamaya ilişkin sürecin idari karar ve işlemlerle gerçekleştirildiğini teyit ettiği vurgulandı.

Kararda, şöyle denildi:

"Buna göre, davacının bireysel başvurusu hakkındaki kararın yayımlanmasına ilişkin işlem, yargı fonksiyonunun yerine getirilmesi kapsamında tesis edilen yargısal işlem değil, aksine idari bir işlem olduğundan, davacının açık kimliği ve kimliğini belli eden bilgilerin yer aldığı kararın, Anayasa Mahkemesinin ve Resmi Gazete’nin internet erişimine açık arşivi başta olmak üzere kamuya açık tüm kaynaklardan kaldırılması talebiyle yaptığı başvurunun zımnen reddi işleminin de bir idari işlem olduğu, dolayısıyla idari davaya konu edilebileceği sonucuna varılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."



AA

25 Şub 2016

AYM: Can Dündar ve Erdem Gül'e hak ihlali yapıldı!


Can Dündar ve Erdem Gül'ün yaptığı başvuruyu değerlendiren AYM hak ihlali yapıldığına karar verdi. Bu kararın ardından Dündar ve Gül'e tahliye yolu açıldı.

Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili mahkemeye gönderdi.

RAPORTÖR 'HAK İHLALİ' DEDİ

Bu arada, Anayasa Mahkemesi Raportörü, “Can Dündar ve Erdem Gül’in haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi” yönünde rapor hazırlamıştı. Dündar ve Gül'ün, gazetecilik faaliyetinde bulunduğu belirtilen raporda, “basın ve ifade özgürlüğü haklarının yanı sıra kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiği" ifade edilmişti. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması istenen raporda, kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi istendi. İki gazetecinin cezaevine gönderilmesinin hukuki olmadığı ifade edilen raporda, tutukluluğun devamına ilişkin mahkeme kararlarındaki gerekçelerin açık ve yeterli olmadığı vurgulandı.

İKİ KEZ MÜEBBET TALEBİ

Can Dündar ve Erdem Gül, MİT TIR’larıyla ilgili haber ve görüntülere gazetede yer verdikleri için 27 Kasım’da tutuklanmıştı. Hazırlanan iddianamede; Dündar ve Gül’e “casusluk”, “hükümeti ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs”, “silahlı terör örgütüne yardım etmek” gibi suçlamalar yöneltilmişti. İddianamede, iki gazeteci için iki kez müebbet hapis cezası talep edilmişti. MİT TIR’ları davasının ilk duruşması 25 Mart’ta yapılacak.

Anayasa Mahkemesi, şikayetçisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olan MİT TIR’ları haberleri nedeniyle “casusluk, terör örgütüne yardım ve darbe girişimi” ile suçlanarak tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek mahkeme, bu kararını gereğinin yapılması için davanın açıldığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Anayasa Mahkemesi kararı, tahliyenin ardından davanın beraatla sonuçlanma ihtimalini de güçlendiriyor. AYM'ye yapılan başvuruda Dündar ve Gül’ün kaçmaları, delilleri yok etme veya değiştirme hallerinin bulunmadığı gerekçesi ile tutuklanmalarının anayasaya aykırı olduğu kaydedilmişti. AYM, 17 Şubat’ta yaptığı toplantıda başvuru dosyasını Genel Kurul’a sevk etmişti.

AYM Raportörü de hazırladığı raporunda, iki gazetecinin yaptıkları haber nedeniyle tutuklanmasını “hak ihlali” olarak nitelendirmişti. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, beklenen toplantısını bugün gerçekleştirdi. Başkan Zühtü Arslan’ın başkanlığında sabah saat 10:00'da başlayan toplantıya en az 12 olmak üzere tüm üyeler katılabiliyor. Mahkeme, hak ihlali kararına hükmederse davanın açıldığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Dündar ve Gül’ü tahliye edecek.

AYM, Adalet Bakanlığı'ndan görüş istemişti

Dündar ve Gül’ün tutukluluğuna dair Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru dilekçesinde, tutuklama kararıyla ifade özgürlüğünün çiğnendiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa kararlarına uyulmadığı, bu müdahalelerin caydırıcı bir etki yapıp gazeteci ve yazarları otosansüre iteceği, dolayısıyla halkın haber alma hakkının zarara uğrayacağına dikkat çekilmişti. AYM bireysel başvurular kapsamında Adalet Bakanlığı ve Cumhuriyet avukatlarından görüş bildirmesini istemişti.

Adalet Bakanlığı AİHM'i işaret etmişti

AYM’nin başvuru hakkında görüş istediği Adalet Bakanlığı, AİHM’nin ifade özgürlüğüne ilişkin verdiği kararlara vurgu yaparak, bu kriterlerin dikkate alınması gerektiği değerlendirmesi yapmıştı. Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi’ne 13 Ocak’ta gönderdiği görüş yazısında, Dündar ve Gül’ün şikâyetlerinin olağan kanun yollarının tüketilip tüketilmediği hususunun değerlendirilmesi konusunda takdirin Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğunu söylemişti. Görüş yazısında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ifade özgürlüğünün içeriği açısından genel bir sınırlama öngörülmediği belirtilerek, bu özgürlüğün meşru amaçlara dayalı olarak sınırlandırılabileceğinin belirtildiği aktarılmıştı. Yazıda, Dündar ve Gül’ün şikâyetlerinin, ifade ve basın hürriyetine yapılan müdahalenin demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyaç baskısından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, müdahale ile beklenen amaç arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığı açısından yapılacak incelemede AİHM’nin ifade özgürlüğüne ilişkin verdiği kararların dikkate alınması gerektiği değerlendirilmişti.

Can Dündar: "Ankara’da yargıçlar var" diyebilmeyi umuyoruz

Can Dündar, AYM'nin kararı Genel Kurul'a sevk etmesinden önce, 17 Şubat'ta kişişel Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Dosyamız Anayasa Mahkemesi’nde… 'Ankara’da yargıçlar var' diyebilmeyi umuyoruz” demişti.

"Keşke tutuksuz yargılansalar"

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Hükümer Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuksuz yargılanmalarının daha doğru olacağı yolunda görüş belirtmişlerdi. Kurtulmuş, “Sayın Başbakanımız da belirtmişti, ben de söylüyorum, keşke tutuksuz yargılansalardı” demişti. Dava sürecinde neler yaşanmıştı?

MİT TIR’ları haberi, Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar'ın imzasıyla “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle 29 Mayıs 2015'te yayımlandı. 12 Haziran 2015'te de, Erdem Gül'ün "Jandarma 'var' dedi" başlıklı haberi gazetenin manşetinden duyuruldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, yayın üzerine “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da şikâyetçi oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Cumhuriyet ve Dündar'dan kişisel olarak şikâyetçi oldu. Erdoğan, dilekçesinde, “Devletin menfaatlerini gerçeğe aykırı görüntü ve bilgileri yayınlamak suretiyle hedef alan şüphelinin bu eylemi kesinlikle gazetecilik olarak değerlendirilemez” iddiası öne sürüldü ve Dündar’ın bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 42 yıl hapsi cezası ile cezalandırılması istendi.

26 Kasım 2015'te tutuklandılar

Can Dündar ve Erdem Gül, haklarında yaklaşık başlatılan soruşturma kapsamında 26 Kasım 2015 tarihinde saat 10.45'te İstanbul Adliyesi'ne gelerek hâkim karşısına çıktı. Saat 21:15 sıralarında kararını açıklayan Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hâkimliği, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına hükmetti ve iki gazeteci tutuklandı.

Milyonların okuduğu haberler ve yazılar 'casusluk delili' sayıldı!

2Can Dündar ve Erdem Gül hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) şikâyetçi olması üzerine savcı İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhuriyet gazetesi ve internet sitesinde yayımlanan yazı ve haberler dışında "delil" öne sürülemedi. 473 sayfalık iddianamenin 210. sayfasında Can Dündar’ın tutuklandığı gün olan 28 Kasım 2015'te verdiği savcılık ifadesine atıfta bulunulup ‘’Milli I·stihbarat Tes¸kilatı'na ait bu TIR'ların ve içerisindeki malzemelerin yasadıs¸ı bir örgüte (DAES¸, El-Kaide, PKK vb.) gittigˆine dair elinizde herhangi bir bilgi, belge veya delil var mı’’ sorusundan yola çıkılarak, ‘’Elde bilgi, belge olmadan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ulusal ve uluslararası yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikteki bilgiyi casusluk maksadıyla temin etmis¸ ve ifs¸a etmis¸lerdir’’ iddiası öne sürüldü. Can Dündar 28 Şubat’taki ifadesinde elinde bilgi veya belge olup olmadığına ilişkin yöneltilen soruya ‘’Benim adli bir görevim söz konusu degˆildir. Bu tutanaklara veya arama kararlarına El-Kaide veya bas¸ka bir örgütün ne s¸ekilde veya ne sebeple yazıldıgˆını ben bilemiyorum. Benim bu yardım TIR'larının herhangi bir yasadıs¸ı örgüte gittigˆine yönelik elimde herhangi bir bilgi belge yoktur ve böyle bir bilgiye de sahip degˆilim'' yanıtını vermişti.